Bir varmııış bir yokmuuuuşş..
Evvel zaman içinde, kalbur zaman içinde, develer tellal iken, pireler berber iken ben babamin beşiğini tıngır mıngır sallar iken Konstantinopolis şehrinin Mecidiye köyünde bir cüce yaşarmış. Cücenin anası babası o daha çok cüceyken ölmüşler. Küçüklüğünden beri etrafındaki herkes cüceyle dalga geçerlermiş. O da buna çok içerlermiş. Etrafındakilere cüce olmasının onun suçu olmadığını haykırıp, onların da bir gün cüce olup nasıl yaşadığını anlamalarını dilermiş. Cüce, bir yandan da boyunun uzaması için türlü türlü şifacılara gitmeye başlamış. İlk gittiği şifacı, boyunun uzamasının tek bir yolu olduğunu, bu yolun da basketbol sporuna gönül vermesi olduğunu belirtmiş. Cüce, şifacıdan çıktıktan sonra hemen Mecidiye köyünde bir basketbol okuluna yazılmış. Aylar geçmiş, yıllar geçmiş, cücenin boyu bir arpa boyu kadar bile uzamamış. Çareyi başka bir şifacıya gitmekte bulmuş. Gittiği ikinci şifacı, boyunun uzamasının tek bir yolu olduğunu, bu yolun da badi büylding sporundan geçtiğini öğütlemiş. Cüce, şifacıdan çıkar çıkmaz hemen bir spor salonuna yazılmış. Aylar geçmiş, yıllar geçmiş, cücenin boyu bir arpa boyu kadar bile uzamamış. Aksine, vicıt çalışmaktan orası burası kas olmuş, iyice kısa gözükmeye başlamış. Cüce çareyi başka bir şifacıya gitmekte bulmuş. gittiği üçüncü şifacı, boyunun uzamasının tek bir yolu olduğunu, bu yolun bütün insanların cüce olmasını gerektirdiğini söylemiş. Cücenin aklına, küçüklükten beri onunla dalga geçenlere söylediği dilek gelmiş. Şifacıya zaten hep bunu dilediğini, ama bunun nasıl gerçekleşeceğini bilmediğini anlatmış. Şifacı, cüceye bir iksir vermiş ve bu iksiri karşısına çıkacak herkese içirmesi gerektiğini söylemiş. Cüce, iksiri alıp çıkmış ve yolda gördüğü ilk kişiye iksiri içirmeye çalışmış. Bir denemiş, iki denemiş, üç denemiş, ama kimse cücenin teklif ettiği iksirden içmemiş. Cüce sinirlenmiş ve olduğu yerde tepinmeye başlamış. Yoldan geçenler yerinde hoplayıp zıplayan cüceyi görünce yanında durup onu izlemeye başlamışlar. Cücenin dansı izleyenlere çok komik gelmiş ve izleyenler cücenin önüne para atmaya başlamış. Her gelen para atmış atmış. Cüce kendine geldiğinde bir bakmış, önü para dolu. Topladığı paralarla bir meyhaneye gidip demlenmeye başlamış. İçtikçe içmiş. İçtikçe içmiş. Kafası bir dünya olmuş. Bakmış ki içince dünya ona güzel. Boyu moyu kafaya takmıyo, meyhanedeki herkesle kakara kikiri. Her gün yerinde tepinip kazandığı paralarla her akşam içmiş. En sonunda minik karaciğeri bu kadar içkiye dayanamamış ve cüce meyhanede içtiği sırada mefta olmuş.
Gelişigüzel soyunanlar: Eğer soyunurken kıyafetlerinizi oraya buraya atıyorsanız, unutkan ve yorgun birisiniz demektir. Nereden geldiğinizi unutmamak için ipuçları bırakıyorsunuz. Sonra kıyafetleri takip edip geri dönebiliyorsunuz. Ama en başa döndüğünüzde "Şimdi naapıcaktım?" diye düşünüp tekrar kıyafetlerinizi oraya buraya atıyorsunuz. Bu böyle sabaha kadar sürüyor ve sonunda halsiz düşüp uyuya kalıyorsunuz.
Titiz soyunanlar: Eğer çıkardığınız kıyafetlerinizi katlayıp düzgünce yerlerine koyuyorsanız maceracı bir ruhunuz var demektir. Bol bol parasailing, paragliding, paraşüt, parasiempre yapmaktan aklınızı paralamışsınız. Yoksa aklı başında adamın yapıcağı iş değil her sefer katla yerine koy.
İlk ayakkabı ve çorapları çıkaranlar: Eğer soyunurken önce ayakkabı ve çoraplarınızı çıkarıyorsanız, küçükken ailenizle çok fazla tatile gitmiş birisinizdir. Küçükken gittiğiniz tatillerde aileniz tarafından sık sık "Yalın ayak gez kumda oolum, alenktriğini alır." cümlesine maruz kalmışsınız. Çıplak ayakla gezmenin sizi rahatlattığını düşünüyorsunuz. Aman dikkat! Sonra "Cırcır Böceği" diye dalga geçmesinler..
Yavaş soyunanlar: Önce üstünüzü çıkarıp, beş bin saat evde pantelon üstü atletle dolaşıyorsanız atletik bir yapıya sahipsiniz demektir. Sporcu kimliğinizin giydiğiniz atlete bağlı olmadığını anlayınca hayal kırıklığı yaşayabilirsiniz.
Hızlı soyunanlar: Eğer kıyafetlerinizi hemencecik çıkarıyorsanız şakacı birisiniz demektir. Dünya sizin için bir oyun parkıdır. Ama unutmayın ki kaydırak, oyun parkının önemli bir parçasıdır.
İlk aksesuarlar çıkıyorsa: Eve gelince öncelikle saat, bilenklik, takı, toka gibi aksesuarlarınızı çıkarıyorsanız korkak birisiniz demektir. Gün boyu şekil olsun diye bi ton aksesuarla dolaşırsınız, eve gelince "Eeeeh, beeeeh" deyip onlardan kurtulmak istersiniz. Halbuki günlük hayatta birisiyle konuşurken, aksesuarsız kendinizi çıplak hissedersiniz. Aksesuarsızken "kolunuzu sallayıp onu düzeltme isteği", karşı taraf tarafından yanlış anlaşılabilir diye korkarsınız.
http://www.hurriyet.com.tr/dunya/12954993.asp?gid=229
Nasıl bişi bu ya?!
Dakikada 0,208
Yaklaşık 5 dakikada bir halvet oluyor hatun..
Günde 300 kezden haftada 2.100 eder.
Ayda ortalama 9000
Yılda yaklaşık 109.000..
14'ünde ergenliğe girdiğini düşünsek,
Şu an bulunduğu ana, 43 yaşına kadar 3.161.000 kez..
Sevgilisiyle 6 ay önce tanışmış, ve günde minimum 10 kere sevişiyolarmış.
Bu demektir ki 6 aydır minimum 1.800 kere sevişmişler. Fazlası var eksiği yok.
Michelle 6 ayda 54.000 kez orgazm olmuş ise;
52.200 orgazm karavana..
Kablosuz bağlanmaya korkarım sana
Kotayı aşarım diye..
Testesteron&Östrojen + Hırs + Kaybetme Korkusu = Aşk
Hayal kırıklığı x Zaman = Tecrübe
Hayat, haftaiçi erken kalmaktır,
Haftasonunu iple çekmektir
İplemektir tekrar içini haftanın
Pazu bandını alıp kaçmaktır kaptanın
Sahibi olmaktır güftenin
En iyisini yemektir köftenin
Arkasından küfretmemektir meftanın
Şopar oolanı oldu Geleceğe Dönüş'teki Bif Tenın
Kötü oluyor içim değdiğinde bana tenin
Hep merak etmişimdir mahallenin bıçkın delikanlısı mıydı Lenin
Leyla'ya kavuşsaydı mutlu olacak mıydı Mecnun
Hayat, koca bir kanun
İyi çalabilen olabilir memnun..
Maradona kurban
Münker ile Nekir Soru Bankası
Kuaför Beybifeys
Cem Garipoğlu Kelle Paçacısı
3 oda bir salon Düğün Salonu
Bitkisel Hayat Sigortası
Ötenazist Sol Parti
Aklım Karışık Pide
.öTümden Gelim, .öTüme Varım
Hibrit kutusu kadar peynir
Belden Aşağı Karate Salonu
Sprinter Usta
26dan gün aldım
Halbuki günahını vermez kimseye
Geriye ah'ı kaldı
Onu da almiyim dedim
Sonra çıkmasın aheste aheste..
Ferrari'yi alın, İtalya kazansın.
Nihat'ı alın, İspanya kazansın.
İsmail Köybaşı'yı alın, Gaziantep kazansın,
Tabata'yı alın, yine Gaziantep kazansın.
Hatta Gaziantep kazan, Nihat Kahveci kepçe diye tezahürat çıksın, taraftar kazansın.
Teknik direktörlüğü Mustafa Denizli'ye verin, Galatasaray güle oynaya kazansın.
Alın verin Süper Lig'de can verin.
en savunmasız anımda
beliriyorsun karşımda
karşı koyulmaz hissediyorsun kendini sonra da
sadece doğru yerde ve doğru zamandasın
ama kendi mekânında
ve kendi zaman biriminde
seni gülüyorken görmek
deli ediyor beni
nasıl güldürebilir seni
benden başka biri
hangisi gerçek
hangisi yalan
yoksa koskoca bir yalan mı
gerçek olan
hep bir numara büyük alıyorum
seneye de giyerim diye
o an geldiğinde
dar geliyor bu sefer de
zamana ayak uyduramıyorum..
Hayata renk lazım biraz
Hep siyah beyaz çalıştık bugüne kadar
cennetin bahçelerinin
en nadide meyvesiydin
sonra ne olduysa
bi Havva'lara girdin
casussan m'Adem
neden baştan söylemedin
yıldız kayarken gökyüzünden
bir dilek tuttum hemen
sonra bıraktım ama
benim dileğim gerçekleşene kadar
gökyüzünde yıldız kalmaz diye
gizli gizli kayarlar
benden habersiz
imkânsızı istediğimi düşünüp..
Dondurulmuş spermden ilk panda dünyaya geldi.
-Terzi kendi söküğünü dikemez ise önündeki elliliği diker mi?
-Ak akçe kara gün üçün ise kara gün dostu aslında dost değil mi? Asıl maksadı biriken üjj bejj kuruşu araklamak mı?
-Damlaya damlaya göl olur ise Rıdvan Dilmen "gol olur" deyince gerçekten de gol olur mu?
-Üzüm üzüme baka baka kararır ise "kara üzüm habbesiğğğ le le le canım" mı?
-Sakla samanı gelir zamanı ise samanları sakladığımızı farkeden hayvanlar bize gider yapmaz mı?
-Güneş balçıkla sıvanmaz ise güneş sıvanmasız kalmaz mı?
-Ayağını yorganına göre uzatırsan adama "eeeeeh, yeter be amma uzattın!" demezler mi?
-Söz gümüşse sükut altındır ise altın sükutlanırsa yine gümüşe muhtaç kalmaz mıyız? Sonuçta bu bir takım oyunu.
-Bedava sirke baldan tatlı ise gelinin eniştesinden damada bir beşlik mi?
-Ağaç yaşken eğilir ise herşeyin yavrusu mu sevilir?
-.ikilmiş .ötün davası olmaz ise dava düşmüş müdür hakim bey?
dengeli beslemek lazım ruhu
hep et hep et olmaz
arada sebze de yemeli
gut olur valla ruhun, sen de kalırsın angut gibi
öyle öküz gibi de yedirme tabi
obez olur ruhun, ikizi beğenmez sonra
aman çok yeme diye de baskı yapma, ters teper
yemeden içmeden kesilir, anoreksi olur ruhun
dengeli beslemek lazım ruhu
biraz ordan, biraz şurdan..
insan kendini kolay kandırır
zor uyandırır
uçar aynı yükseklikte
yükseklik korkusundan
ya da daha fazla alçaklaşmamak için
gözleri açıkken rüya göremez diye düşünür
gördüğü kabuslarda gözlerini kapattığından belki de
yön bilir ama kaybolur
birinin onu bulmasını ister hep
halbuki hiç bir ipucu bırakmamıştır arkasında
ayıkken düş kurup o kadar yüksekte kaybolmamak zordur tabi
ama en azından karabasan orada ona bulaşamaz
buna inanırsa
bulutlar yardım eder ona
Tanrı'yı daha iyi anlayabilmesi için
onun seviyesine çıkartır
böylece
huzurunda bir densizlik etmemiş olur
ve artık düşünebilir
bir sonraki Tanrı olmayı..
16. yüzyılda geçen hikâyede Portekiz Kralı 3.Don Juan, Süleyman adlı filini Avusturya Arşidükü Maximilian’a hediye etmek ister. Bunun üzerine Süleyman, bakıcısı Subhro, içlerinde muhafızların ve bir kervanda bulunması gereken her türlü insanın olduğu bir grup ile yolculuklarına başlarlar.
Portekiz'de başlayıp Castilla'yı, İtalya'yı, Alpleri de içeren ve Avusturya'da sonlanan basit bir yolculuk hikâyesi, Nobel ödüllü Jose Saramago'nun eleştrisel, alaycı ve neşeli anlatımıyla, bir hikâyenin anlatılma şeklinin hikâyeden önemli olduğu fikrini pekiştirerek eğlenceli bir "198 sayfa"ya dönüşmüştür.
-Ayşe, kulin kölen oliym yapma!
-Ooo, hadi ıslatmak lazım bu haberi, bugün hepimiz özcandeniz..
-Siz ferda anıl yarkını mısınız? Sadece yarkınlarını içeri alabiliyoruz, kusura bakmayın.
-Radyoda cant reklamı cingılı: Evribadi cant cant cant!
-Şeritının kestiği parmak acımaz.
-Yeni transfere karpuz muamelesi: Bakalım iyi çıkacak mı?
-Radyoda teleskop reklamı cingılı: Teleskoop koop koop!
-Ö ö özgü. Özgü nam al.
-Halit ergenç bana dönecek!
Galatasaray'ın 2009/10 sezonunda giyeceği formalar tanıtıldı. Adidas, klasik parçalı ve beyaz formanın dışında bir de mor forma yaparak "impossible"ın "nothing" olduğunu gösterdi. Frank Rijkaard, bu forma için; "Mor forma, rakiplerimizin kafasını karıştıracaktır. Bunu avantaj olarak kullanacağız." derken Milan Baros; "Sahada 11 kaleci varmış gibi görüneceğiz" yorumunu yaptı. Bu sezon takımdaki rütbesi yükseltilen kaptan Arda Turan ise "Tabii ki hep tercihimiz parçalı sarı-kırmızı formadan yana. Ama bu formayla da başarılar kazanacağız. Önemli olan forma değil, sahada kazanmak" dedi.
1990'lardaki Türk takımlarının formalarındakine benzer "Türk Telekom" yazısıyla eskileşen yeni forma, Galatasaray'dan çok Anderlecht'i anımsatsa da önemli olan Arda'nın da dediği gibi başarılı olmak.
Yeni sezonda mor formadan en çok faydalanacak olan kesim ise spor basını. Şimdiden bazı manşetler hazır bile..
Mi amor Cimbom
Moraller sıfır
Aslan metamorfoz geçirdi
Morinyo gelse kurtaramaz
Forması mor, yenmesi zor (pek öyle olmayacak gibi ama)
Film: How to Lose Friends&Alienate People (Dost Kazığı)
Senaryo: Peter Straughan, Toby Young (kitap)
Sevgi, saygı bi yere kadar
Ondan sonra her yaptığı gözüne batar
Aman sakın yapma rötar
Yenisini bul, gücüne güç katar
Dikkat et olmasın bu seferki Tatar
İş yapmaz bütün gün evde yatar..
İngiltere’de parasal karşılığı olmayan değerlere fiyat biçildi. 1000 kişiyle yapılan araştırmada en değerli mutluluk kaynağı 458 bin TL ile sağlık oldu. (http://www.ntvmsnbc.com/id/24983877/)
-Sağlam bir ilişkinin değeri yaklaşık 394 bin TL,
-Barışçı ve güvenli bir ülkede yaşamak 329,5 bin TL,
-Çocuk sahibi olmak 314,5 bin TL,
-Aileyle zaman geçirmek 280 bin TL,
-Gülmek 275 bin TL
-Cinsel ilişki 268 bin TL
-Tatile gitmek 233,5 bin TL
-Huzurlu olmak 228,5 bin TL
-Dostlarla zaman geçirmek yaklaşık 161 bin TL
-Kitap okumak yaklaşık 137 bin TL'lik mutluluk verirken, bunları sinemaya gitmek ve iş yerinde mutluluk izledi.
Kadayıf sizin için Türkiye'de parasal karşılığı olmayan değerleri belirledi. Araştırmaya göre ilginç sonuçlar ortaya çıktı.
-Yazın ayakta metrobüsle karşıya geçerken terlemek
-Yeni bir eve taşınırken elektrik, su ve doğalgazı açtırmak
-Halı sahada 10 dk. kaleye geçmek
-Yürürken ayakkabına sakız yapışması
-Örovizyona gidecek şarkının her yerde çalması
-Göbek adının iğrenç bir isim olması ve herkesin sana öyle seslenmesi
-Akraba ziyaretlerinde önceleri "sen bizim çocuğumuz ol"; yaş ilerledikçe de "koca adam" veya "koca kız" olmuşsun muhabbetlerine maruz kalmak (Bu veri belli bir yaş grubu için geçerlidir.)
-Dolmuşta kuruş hesabı yapılması ve para üstünün verilmemesi
-Cami çıkışı ayakkabının çalınması
-Tuvaletinin çok gelmesi sonucu girilen pis tuvalette klozet kapağına döşenecek tuvalet kağıdının kalmadığını farketmek
-Atletli Almancı görmek
Adımlarım daha küçük artık, git git bitmiyor
Ellerim daha minik, kavrayamıyorum zaman zaman
Bakışlarım daha ürkek, bulutları unutmuşum
İşitmek daha zor deniz kabuğundan çıkan sesi
Burnum eskisi gibi değil! Hafızamı bulandırıyor sadece
Eski tadım da yok zaten
Eskiden tek yapamayacağım şey uçmaktır diye düşünürdüm
Şimdiyse kanatlarım var ama uçmak istemiyorum
"İnsanlar onlara ne söylediğinizi unutabilirler, insanlar onlara ne yaptığınızı unutabilirler ama insanlar onlara kendilerini nasıl hissettirdiğinizi asla unutmazlar."
Maya Angelou
Karşınızdaki insanı kendinize aşık etmenin 3 altın kuralı:
1)Gizem: Bütün vaatlerini açık eden bir ilişkinin ilginç bir tarafı yoktur.
ör:
-Biliyo musun aslında senle ilk buluşmamda amacım seni götürmekti ama sonra senden hoşlanmaya başladım.
(Vaat açık, sonuç tokat)
2)Duyular: Duygulara giden yol duyulardan geçer.
ör:
-Gel gel, allaaşkına kokla bi! Hadi be Arzu, bi kerecik!
-Manyak mısın Erol yaa, ne koklatıyosun .ötünü bana!!
(Duyuları iyi seçmeli)
3)Yakınlık: Karşındakine, onun arzuları ihtiyaca dönüşmeden bilecek kadar yakın olmalısın.
ör:
-Hayatım yaa, canım ne istedi biliyo musun?
-Ha ha haa... Tabi ki biliorum canım benim.. Seni o kadar iyi tanıyorum ki.
-A a! Neymiş o?
-Nasıl beğendin mi? Yeni çıkmış bunlar, boyutlarını kendin belirleyebiliyosun, üstelik bulututlu..
-Hayvan herif, al o vibratörü .ötüne sok!
(Ona yakın olduğunu düşündüğün an, bi de ona sor bakalım, o da sana yakın mı. Yakınlık derecesini iyi anla, iyi kavra, daha başından suyunu çıkarmaya gerek yok.)
"Tüketileni severim tüketenden ötürü."
Kadayifchi,2009
Havva'nın Adem'e yedirdiği o elma, günümüzde bize ne tüketeceğimizi söyleyen insanların, yani reklamcıların bilgisayarlarındaki logo.
Tüketim nedir? Tüketim, mal ve hizmetlerin ihtiyaçlarımızı karşılamak amacıyla kullanılmasıdır. Tüketim kelimesi Fransızca "consommation" kelimesinden gelir. Bu kelimenin anlamı; Bir şeyi zevk duyarak, haz alarak yapmaktır.
Kelimenin anlamından da anlaşılacağı üzere aslında "tüketicileştirenler"in işi fazla da zor değil. Tanımdan ve kelimenin kökünden yola çıkarsak yapmaları gereken ilk şey, ihtiyaçlarımızı belirlemek, ikincisi de bu ihtiyaçlarımızı haz alarak karşılamamızı sağlamak. Amaçlarını gerçekleştirebilecekleri mecralar da hızla artmakta. Büyük bir avantajları var ki o da şu; onlar da birer tüketici ve tüketiciyi anlamaları için daha fazla tüketiyorlar.
Sizce terzi kendi söküğünü dikemez mi?
Ferhat Güzel'in, "Beggin"in çakması olan "Begüm" parçasını yorumlamasından sonra birçok "Begüm" isimli vatandaşın isimlerini değiştirme talebinde bulunmasından dolayı mahkeme kapılarında kuyruklar oluştu. Ferhat Güzel, konuyla ilgili yaptığı açıklamada; "Yani şimdi İbrahim Abi; "Letz get Ferhat in hiyırrr so teyk of ol yor kuloots" diye şarkı söyleseydi ben de mi ismimi değiştirecektim? ha?"" diyerek yeni bir polemik başlattı. . .
Hong Konglu ünlü sinema yıldızı Sui Çen, formunu günde 5 litre su içerek koruduğunu belirtti. Hong Kong'ta kendisi için yaptırılan "Berhudar Ol" çeşmesinin açılışına katılan yıldız oyuncu; "Bu çeşmeden hepiniz su için, bu çeşme hepimiz için" diyerek bu sıcak yaz günlerinde sıvı tüketiminin önemine parmak bastı. . .
Uçak kazasında Fetullah Gülen'lerin sayısının 1 olduğu açıklandı. . .
İnsanlar yaşlandıkça ihtiyat katsayısı da artar. Buna İhtiyarlamanın ihtiyatlaması denir. Olgunlaşmanın zirve yapmasından mıdır nedir "Olur olur", "Olsun", "Noolur noolmaz", "Oldu ya" gibi bol "ol"lu felsefeler, oluk oluk benliğimize yayılır. Hava 35 derecedir ama amcam halên "Akşamları serin oluyo" deyip Merserize Benz kazağını sırtından eksik etmez. Bi de ona eşlik eden kafileye de bu konuda engin tecrübelerini aktarır. (Aktarım hızı düşüktür ama sayfa açmaya yeter.) Sürekli havadan bahsetmek bir racondur. "Sabah serin oluyo", "akşam serin oluyo", "hava kapadı", "bu havada evden çıkılmaz", "Hava ymet yor madırı izliyo musun" gibi havalı cümleleri sık sık dile getirirler.
Biz de bi gün yaşlanıcaz tabi, unutmamak lazım..
"Yaş" - "Yaş"am
Yukarıda ikisinin arasındaki tek fark, o telaffuz edemeyeceğim 2 harften ibaret gözükse de, hayat bu kadar maskulen değil tabi ki..
Yaşımız ilerledikçe fiziksel ve ruhani dünyamızda bir takım değişiklikler hissederiz. Bu dünya kutuplarda basık ekvatorda şişkin ise vay halimize; fiziksel dünyamız o kadar değişmiş ki, bünyede ruhani dünyaya yer kalmamış demektir.. Ya da bu dünya bir öküzün boynuzları tepesindeki bir tepsi ise, ruhani dünyamızda bir karışıklık vardır, acilen 112 "Bızır Acil"i veya "Vodafone'la Amerika'yı Kristof Kolomb'la aramanın 3 dakikası sadece 1 kontür" kampanyasına katılmalısınız ( Amman dikkat! Hindistan'ı aramayın yanlışlıkla, daha fazla yazıyor.)
Doğumumuzdan ölümümüze kadar sürekli çağ atlarız. Üstelik çağ atlamak için öyle "İstanbul'un fethi" ya da "Fransız Devrimi" gibi büyük olaylara da gerek yoktur.
Aklıma gelen ilk çağ, "ilkokul çağı"dır. 7 yaşına geliriz ve artık ebeveynlerim dışında başka bir eğitmen tarafından güdülmeye hazırızdır. 7 yıl boyunca öğretmenimiz olan, elimizi sıcak sudan soğuk suya sokturmayan ailemiz gider, yerini daha önce hiç görmediğimiz, belki de memesiz bir insan gelir. Üstelik o insanın senden başka bir sürü çocuğu daha vardır, hiç bir evladını birbirinden ayıramasın diye bir de aynı kıyafeti giydirirler hepsine.
Orta çağ, ortaokul yaşlarımızda (bizim zamanımızda ortaokul derdik tabi ama şimdi ilköğretimin son 3 yılı diyelim hadi) girmiş bulunduğumuz "blü çağı"dır. Kızlar bu çağa erkeklerden daha önce girerler, .ok var sanki. Herhalde erkeklerin bu çağa girmesini teşvik etme açısından böylesi daha hayırlı. Yoksa bize kalsa mutluyduk halimizden, yaşardık paşa paşa ergenleşmeden. (Paşa çayı içerdik hala ne güzel)
Yeni çağ, "evlilik çağı"dır. Artık olgunlaşmışızdır, okumuşuzdur, yazmışızdır, harçlık alamaz hale gelmişizdir, topluma, ailemize hayırlı birer evlat olmuşuzdur. Artık kendimize uygun eşi bulup Yeni çağı başlatmanın zamanıdır. Hakkaten herşey yenidir. Yaşadığınız ev, eşyalar, akrabalar, tek başına uyuyamayacağın yatağın..
En son bulunabileceğimiz çağ şu anlık "yakın çağ"dır. İhtiyarlayınca paso yakınmaya başlarız, millet de bize yakınır tabi. "Biz sizin yaşınızdayken" cümle başlangıcına karşılık "Aman be dede, amma geri kafalısın" yakınışlarına maruz kalırız.
Yıllar geçer, yaşam biter.
Uçajackson uçajackson
Havalara uçajackson
Ayaanı yerden kesçem senin
İt gibi dansedejackson
Astronot olmadan
Ayda yürüyejackson
Bir gram kilo almadan
Halâ ortaokuldaki elbiselerini giyejackson
Bu dünyaya siyah gelip
Beyaz gidejackson
deselerdi inanmazdım...
"Hayat, sen plânlar yapmakla meşgulken başına gelenlerdir" demiş zamanında John Lennon..
O demeyecek de kim diyecek böyle bir lafı tabi.. Kendimizi abimizle bir tutmadan, hangi kafalarda böyle şeyler ürettiğini fazla irdelemeden özümseyelim cümleyi. Özümserken de fazla abartmayalım ki plân yapmak bir sa"plan"tı haline gelmesin.
-Hacııı!! Geçen bi plân yaptım, yeme de yanında yat, içme de kanepesinde uyukla, .ıçma da kabız ol falan filan.. Ya aslında benim için önemli olan bu değil, şimdi bu plânımı uygularken yaşayacaklarım yeter bana. Hayat bu benim için a.q. Plân yapmak sadece aperatif benim için, ana yemeği bekliyorum halâ..
-Aga, geçen bi plân yaptım, biraz lapa olmuş ama fena değildi.
-Ben plân değil de krokiciyim. Hem daha kolay, elle çiziyon hemencecik, daha doğal, ölçek mölçek de yok, ölçüler kaşıkla bardakla.
-Bi planör aldım, artık benim yerime plânları o yapıyo. Tavsiye ederim.
Bu tarz monologlarla karşılaştığınızda; ki umarım karşılaşmassınız ki olasılık da pek düşük zaten; derhal müzikçalarınızda "bi dıls" şarkısı bulun ve dinlemeye başlayın; bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler deyin ve kafanızı liberalleştirin.
Uzakta sandım hep yaklaşamadım
Gündüz baktım göremedim
Hepsinin arasından onu seçmeye çalıştım
Bazen göz kırptı bana
Bazen de yaklaşmaya çalıştı kaya kaya
Ama hep bir engel vardı arada
Astronot olmak vardı sırada
Gidip bulacaktım onu
Bana göz kırpan yıldızı..
Time is up
Why are you still here?
Didn't you hear me?
It's over
It's not enough
It's not fair
I get used to living without you
Even you're in a song
You're in a smell
Unfortunately you're in my memory
Deceiving myself was the easiest part
The most difficult one was
To believe there was another me
I'm sure i'm the same person
So what was the thing that made me believe
You were my love
I'm afraid if you come again with your tears
That songs which you're in
That smells which i'm aware of
That memories which i try to hide
Will turn out to my fears again
Was machen das perhiz was machen die lahana turşusu
Alma Alemania Aachen'ı çıkar aheste aheste
Ich bin dereden su getirsem..
Der dini söile meien der mann bulamaz
Şarkı: Binlerce fissül var
Söz-Müzik: Serdar Orta Aç
Tadilat yapıyorum eve tadilat
Haşladı yarasın koçuma yumurta
Bağsurum dışarıdan daha bağsurum
Maalesef, bunu niçin sana söyledim
Çok sek içen kuşun, Milan Baros'un
Hacı şeker gibi, küvete dolmuşum.
Kavga edenlere, bara kusanlara
Tarağı mesh edip, .ötü dönenlere
Saffet diyen kim? Yüzgeç diyen kim?
.ötten çeken kim? Benim kadar.
Ölene kadar cırcır olamassın
Birisi çakar onu anlayamassın
Garnitürü yemeklerde kullanamazsın
Senin bir abin var var var...
Hadi yiyelim en çok neli sevdi
Senin için her .oku her .oku yedi
Ya bir gün olur sana .öt kıvırırsa
Binlerce fissül var.
Makarnanın dirisi
Nerde bunun gerisi
Tavuğun en güzel yeri derisi
Yemişim perhizi
Var mı benden irisi
Sanmam öyle birisi
Yemek benim için bir piyango serisi
Bi tek yemiyceğim şey var
O da diş perisi
Obama: Geçmişte Ermeni halkına yapılan bu soykırı'yı şiddetle kınıyoruz
Diğerleri: Aa Obama "soykırım" sözcüğünü kullanmadı lan..
Güneş batıyor
Aydınlıktaki son dakikalarım
Ne çabuk geçti onca saat
Düşünmedim hiç yaşarken
Şu an kalkmış dakikalara değer biçiyorum
Uyku vakti
Tam dalıcakken uykuya
Arada bir açıyorum gözlerimi
En güzel kısmı bu
Daha uyumadığını bilmek
Rüya görüyorum
O an çok net
Uyanınca unutuyorum
Belki de böylesi daha iyi
Karanlıkta gördüklerim
Aydınlığı etkilemiyor
Yine güneş doğuyor
Denize girilmeyen yazlık beldelerden bir yazlık almak
Eşim de şu kadar alsa..
Sigortası var, yemek var, servis var..
Kıyafetlerin yıkanıyo, ütüleniyo, her akşam sıcak yemek, bedava sex
Yukarıda bahsedilen düşüncecikler,cümlecikler ve aktivitecikler hangi eylemin habercisidir?
a)Vlade İzdivaç
b)Mutlusonun başlangıçı, zeytinyağının Kırlangıç'ı
c)Evlilik ve Barklılık
d)Ak Parti'nin Kıllar Yöresi'nde seçimi kazanması
e)Hepsi eksi Gülçin
Uzun uzun baktım önce 100üne
Serdim masaya tek tek gördüklerimi
Onları grupladım
Çevresini yapmaya başladım
İçini daha kolay doldurmak için
Sonra benzer renkleri seçtim ve yerleştirdim
Yavaş yavaş oluşuyordu
Biraz daha gayret gösterdim
Nihayet tamamladım
1000 parçaydı 100ünden düşen
Ama resimdeki gibi değildi
Parçaların arasındaki izler
Yakından çok netti
Uzaktan baktım ben de hep
-Başörtüsünü 5 sn.de bir düzeltip yine eski haline getirebilen
-Toplu taşıma kullanım esnasında yakınındaki çiftleri dikizleyip içinden türlü türlü entrikalar geçirebilen
-Dış görünümüne özen göstermeyen, mümkünse 3 kazağı üstüste giyebilen
-Muhabbetlerinde sürekli akrabalarından birilerini çekiştiren
-Ekürisine, oğlunu kızını nispet ilim çerçevesinde anlatabilen
-Gerektiğinde kapkalın çoraplarının altına önü açık terlik giyebilecek
teyzeler aranıyor.
-Pet şişeden dudaklarına değdirmeden su içebilen
-Maç izlerken yanında oturana yem atıp muhabbete girişebilen
-Metrobüste bir koltuk boşalınca hemencecik orayı kapabilen
-Gideceği yere kaç vasıtayla ulaşabileceğini anlatıp övünebilen
-Bıyıklarını ilk uzattığından beri kesmemiş ve bıyıkları sigaradan sararmış
-Tercihen .mına koyim lafını her cümlenin sonuna koyan
dayılar aranıyor.
Biteceğini bile bile
Neden sahiplenir insan
İlerde mutsuz etmez mi seni
Mutluluğun tarifini
Bu kadar kısa yaparsan
Anı olarak kalır sadece
Anı yaşamak isterken
Buğulanır yaşanan
Senin kontrolünde değildir artık
Kaybetmekten korkarsan
Eğer hissedersem kokunu tekrar
İçimde isimsiz bir his olacak
Sevgi değil bu
Nefret de diyemem
Şeklini bilmediğim ruhumun
Kendini ifade şekli belki
Beynim karşı olsa da
Karşı koyamıyor tamamen
Beden ve ruhtan oluşuyorsam
Orta yolu bulmalı ikisi
Bana bırakmamalı seçimi
Uzaklaşmalı en iyisi
Ruhu bedene saklamalı
Düşünmeyi de beyne bırakmalı
Öğrendim yıllarca bir şeyler
Bir gün dönüşür tecrübeye diye
Gözlerimi yumdum ve bekledim
Bir şey olmadı
Öğrenmeye devam ettim
Bir gün dönüşür paraya diye
Gözlerimi yumdum ve bekledim
Bir şey olmadı
Öğrenmeye devam ettim
Bir gün dönüşür kendime diye
Gözlerimi yumdum ve bekledim
İyi olmuş beklediğim
Ama farkettim bir yerde hata yapmışım
Beklerken gözlerimi açmamışım
Felekten bir gün çalmak istedim
Hırsız dediler
Feleğin çemberinden geçtim diye övündüm
Çapın ne dediler
Feleğimi şaşırdım, bir türlü karar veremedim
En kötü karar kararsızlıktan iyidir dediler
Ah kahpe felek, ne istedin benden dedim
Şükret dediler
Her denileni yapmaya çalıştım ama
Sonunda ödülüm sadece topraktı
İlk izlenimler hep yanlıştır, ikinci izlenimler ise çoğunlukla doğru.. Bundan ötürü ilk görüşte aşkın ömrünün kısa olması gerekiyo benim için. Düşünsene, bi kızı gördün, hayatımın aşkı dedin, ee sonra? Daha tanımıyosun bile kızı bre deyyuz. Ya kaşarın önde gideni çıkarsa? Ya sadece senin "ilk görüşte aşk"ın değilse? Ya "ilk görüşte aşk" dediğin "ilk görüşte testesteron"sa? Siz siz olun ilk görüşte aşka bu kadar aşık olmayın, ikinci görüş daha net bi görüştür, kaleyi cepheden görür, aşık olacaksanız ikinci görüşte olun, maçı penaltılara bırakmayın.
-----
Doğarız ve ebeveynlerimiz tarafından bize bir isim bahşedilir. Beğensek de beğenmesek de ömrümüzün sonuna kadar en çok duyacağımız kelime bu olacaktır. Yolda yürürken bize söylemeseler bile, ismimizi duyunca kafamızı çevireceğizdir, birşeyler okurken ismimizin geçtiği bir yazıya rastladığımızda daha dikkatli okuyacağızdır, bizimle aynı adı taşıyan ünlülere daha çok sempati duyacağızdır, girdiğimiz bir ortamda bizden bir tane daha olursa ortamıza girip dilek dilenecektir, belki de bu olaydan dolayı hayatımızın sonuna kadar dilek dilemekten tiksineceğizdir, adaşımızla karşılaştığımızda, aramızda hiçbir kablosuz ağ bağlantısı bulunamasa da apartmanda şifresiz bir bağlantı bulup ona bağlanmaya çalışacağızdır. Halbuki adaşımız ne mantalitedaşımız, ne tarzdaşımız, ne de arkadaşımızdır. Bu durumlarda göbek adı ayrı bi önem taşır. Göbek adımızın Asya'yı Avrupa'dan ayırır, jeopolitik önemi büyüktür. Başlarda göbek adımız olduğu için küfredebiliriz, devlet dairelerine işimiz düşene kadar onu kullanmayabiliriz ama siz siz olun göbek adınızın ehemmiyetini yadsımayınız. Kim bilir belki bir gün bir sanatçı olursunuz, "iki isimliden sanatçı olmaz ama Brezilyalı da değiliz hani" derneğini kurarsınız.
-----
Seçimler yaklaştıkça partilerin seçim reklamları kulak zarımızı patlatmakla kalmıyor, kademe hatasından yararlanıp beynimizin kıvrımlarına kadar inip bizi kıvrım kıvrım kıvrandırıyor. Bakırköy Meydanı'nın girişinde CHP ve AKP'nin mini seçim büroları bunun en acı örneği. Biraz soldan yürürseniz CHP'nin Belediye Başkan Adayı Ateş Ünal Erzen'in; yanlış anlamadıysam; Edip Akbayram'dan dönme seçim türküsü, biraz sağdan yürürseniz AKP'nin Belediye Başkan Adayı Oğuz Satıcı'nın "'oy' anam oy'" dedirten , üstüne para versen bunu dinlemem denecek ilkokul marşı tadındaki seçim marşı. (Giriş şöyle: Bakırköy'ün gururu, çocukların onuru..) Yalnız ses izolasyonuna denecek lafım yok, soldan ve sağdan yürüme tercihinize göre iki şarkı da birbirine karışmıyor. Ortadan yürümenizi tavsiye etmem, iki şarkı karışınca daha da çekilmez oluyor. ( Sol: İnanın, inanın çocuklar ! Ben Ben Ben ! Satıcı, çocukların onuru: Sağ) Ne demişler "Müzik ruhun gıdasıdır". Ruh da insanın düşünen kısmı. Aslında akıllıca bir yöntem müzik kullanarak insanların beyinlerine girmek. Siz siz olun, oyunuzu vermeden önce seçim şarkılarını dinleyin, koyvermeyin.
-Ha ha Haykooooooooo
-Çok Cepkin
-Hep beraber...
------------------------------
-Hıncal Abi, Bülent Korkmaz uzun yıllar Galatasaray'a hizmet eder mi dersin?
-Eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eheh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eheh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh..
-Ne biçim gülüyon be Hıncal Abi. Programın yarısı bööle bitiyo mübarek. 90 dakka koyduk programın adını ama hakem uzatmaları gösterse .ıçtık.
-Eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eheh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh eh..
-------------------------------
-A a annem bana Dindar Süpriz almııııışş..
-Hayır lan oolum bu Kindar Süprizz,yeni çıkan, hem yumuşak başlı, hem başbakan, hem de eğlenceli, muhalefete acaip laf sokuo..
-Dur bakkala gidip değiştiriyim ozaman..
-Ananı da al git..
-------------------------------
Mevlana'nın ABD'deki oda arkadaşı: Hey ruumiiiii, vatz ap duydddd?
Mevlana C.R.:Ulan yıllarca vatanımızda ismimi saygıyla andılar, uğruma deli divane oldular, geldik elin Amerika'sına, karşılaştığımız muameleye bak.. Dönüyorum yurduma, dönüyorum, dönüyorum, duramıyorum layn, biri beni durdursun...
-------------------------------
Şaban, filmlerinde bi kere de rahatça sevişsin!!
-------------------------------
-Gemlik'e doğru denizi görüceksin sakın şaşırma!
-Ulan Seyit Abi, sen de ne Gemlikliymişsin be, ağzından düşürmüyon bu lafı, ilçe milliyetçiliğinde son noktasın..
-Şaşırdın di mi?
-Neye şaşırdım?
-Denizi görünce; beklemiyodun dimi hiç..
-Evet ortaokuldan beri görmemiştim Deniz'i!! İyi oldu karşılaşmamız..
-Zeytin var bi de..
-Ne zeytini?
-Gemlik zeytini
-Yeşil mi siyah mı?
-İkisi de..
-Doğru diyon, Gemlik'e girince denizden çok zeytinci görüyom ben, "Gemlik'e doğru zeytincileri görüceksin sakın şaşırma" yazsalarmış keşke..
-Senden bu yüzden şair mair olmaz işte..
-Hadi Seyit Abi, yeşiiiiiiiiiiiiiiiiil!!
-Siyaaaaaaaaaaaahh
-En büyüüüüüüükkk
-Gemliiiiiiiiiiiiiiiiik..
-------------------------------
-Frodo'nun karı yüzük de yüzük diye tuttuveemiş, yazık kopile, ayağına giycek ayakkabısı yok, nası alcek yüzüğü..
-Onun emmi vaadı bi dene, bi yüzükten bahsettiydi..
-O yüzük büyülüymüş emmi, o yüzüğü takanın iki yakası bi araya gelmes diyilerdi,.
-Ne büyüsüymüş o ööle, inanma olum böle şeelere, güldürüveecen elalemi gendine.. .iktir et şimdi Frodo'yu da gap bakem Legolas Abi'nden bi yetmişlik, Gandalf'lan Saruman emmilere de haber et, parlatalım be kızan..
-İçirme şu Gandalf'la Saruman'ı emmi, kafayı buluverince bunnaa sapıtıveriyo, orta dünya morta dünya kafa .ikiyolaa gari..
-Eeee, Saruman'ın koyunu soora çıkar oyunu.. Hadi goş git..
-------------------------------
-Ya abi geçen cumaya gittim, camide önümde Frodo vardı, vallaha günaha girecem ama leş gibi kokuyo ayaklar itoğlunun, bi de böle kıllı kıllı, dinden imandan çıkarıyo adamı ya, secdeye varamaz oldum..
-Epilasyon şart..
-------------------------------
-Pippin düşmüş!
-Hani la? Aha işte yerinde..
-Seninki diil olum Pippin yok mu bizim mahalleden, hani şu artizz oğlan,onu diyom, merdivenden düşmüş..
Her yağmur yağdığında
Bir korku kaplıyor içimi
Şemsiyemi bir yerde unutacağım diye
Sonunda kaybettim şemsiyemi
Yok oldu gitti korkum da şemsiyemle birlikte
Yıllarca cingıl bels cingıl bels dedim
Elin beyaz sakallı dayısını hayallerime fenomen ettim
Çam ağacının altında bütün gece kek gibi bekledim
Gelmediğin her gece tombalayı hayat felsefem haline getirdim
Sonra büyüdüm blü çağına girdim
Anladım ki senden bi cacık olmaz
Pijamalarımı giyip .iktirdim gittim
Evire çevire ama kimi
Ben biliyorum aslında ne diyeceğini
Evvelden beridir merak ediorum seni
Nasıl anlatsam bilemiyorum
İlk harflerine baksana
O kadar da söyledi annem
Resimle uğraşsaymışım kâğıtlarla uğraştığım kadar
İstisnasız oluverirdim ünlü bir ressam
Genlerden olsa gerek
Ailede vardı hep birkaç kırtasiyeci
Mopak defterlerden yırtıp yaptım yıllarca 1001 türlü hayvan
İyi ki de yapmışım şimdi açtım bir kırtasiyeci dükkanı
Fevkaladenin fevkindeyim
Genel müdür mevkindeyim
Hayatın zevkindeyim
Bu akşam Hayko Cepkin'deyim
Uçuyorum mutluluktan sanki zeplindeyim
Siyah beyaz dünyamda Çarli Çeplin'leyim
E be köylü kızı ben sana daha neyleyeyim
Koç: Girişkenliğiniz ve gözüpekliğiniz sonucu girdiğiniz ortamlarda hemen sivrileceksiniz. Hemcinslerinizle ilişkilerinizde sorunlar olabilir. Hem cins hem de hemcins işte deyip geçiniz.
Boğa: Para konularında bir aksilik yaşayabilirsiniz. .ikimden aşağa Kasımpaşa felsefesini hayatınıza uygulayabilirseniz bu sorunu kolayca aşacaksınız. Yalnız Kasımpaşa'ya giderseniz bu cümleyi pek dile getirmemeyi tercih edin. Merkür'ün etkisinde kalabilirsiniz.
İkizler: İlişkinizde gel-gitler yaşayabilirsiniz. Bu gel-gitleri erken bitirmesseniz ilişkiniz rayına oturabilir.
Yengeç: Sevdiklerinizle güzel bir gün geçireceksiniz. Güzel olduğu kadar küstah da geçebilir. Sevdikleriniz bu güzel günün ardından size alaycı bir biçimde gülebilir. Bu durumda önemli olanın iç güzelliği olduğunu anlayacak ve koltukları deri döşemeli bir otomobil alacaksınız.
Aslan: Kariyerinizle ilgili çok önemli bir karar verebilirsiniz. Ama bu verdiğiniz kararı pek kimse sallamayacak. Sektör değiştirebilirsiniz. Uzun at kuyruklu saçlarınız ve 20 yıldır yaptığınız vücut sayesinde size uygun bi sektör bulup çok ünlü olabilirsiniz.
Başak: Etki altında kalabilirsiniz. Başkalarının söylediklerine kulak asmayın. "He he" deyip geçin. Yalnız güzelce deyin ki gülüyorsunuz sanmasınlar.
Terazi: Denge sorununuz olduğunu bilmeyen yok. Yeni biriyle tanışmanız muhtemel. İlk tanısmanızda terazi olduğunuzu söylemeyin, ön yargıya sebebiyet verebilir. Baktınız başka bir burca karşı da ön yargısı var, arazi olun.
Akrep: Ani kararlar verebileceğiniz bir döneme girebilirsiniz. Trafikteyken çok dikkatli olun, vermeyin kararları ani, biliyorsunuz hayat fani, trafikte var bir dolu cani, geliverir vallahi ambulans ses çıkarararak nani nani.
Yay: Hoşsohbetiniz ile girdiğiniz ortamda ilgi odağı olacaksınız. Bir kaç telefon numarası almanızın hiç bir sakıncası yok. Merkür sizin arkanızda. Yürü be yay!
Oğlak: Bu aralar kafanız oğlak bullak. Şehirden uzak minik bir tatile çıkabilirsiniz. Ama unutmayın, pazartesi iş var, isterseniz uyandırayım sizi sabah.
Kova: Bilinçaltınız size oyunlar oynayabilir. Onu en başarılı olduğunuz oyunu oynamaya ikna edin, bu durumda size önerebileceğim oyun türü Bizans oyunlarıdır. Kazandığınız taktirde sizden kralı yok.
Balık: Hafızanız sizi zorlayabilir. Vücudunuza dövmeler yaptırmaya başlayın. Hayatınızdaki en önemli olaylar, en faydalı bilgiler. İlerde bir filme ilham kaynağı olabilirsiniz.
İkna kabiliyeti, cebren ve hile ile aziz insanın beynine girme sanatıdır.
Diyalektik, çelişkili yollardan karşındakini ikna etme sanatıdır.
Bugün annemin beni manava göndermek için uyguladığı yöntem çok etkileyiciydi.
10 kere manava git şunu al bunu al dedikten sonra cevapsızlığım sonucunda yılmayıp önündeki denemelere bakan annem, sonunda evdeki köpeğin önüne elindeki parayı atarak ; " Bak, parayı köpeğin önüne attım, yemiyo" dedi ve o uygulamadan sonra ağzımda gülücüklenmeler eşliğinde manava gitmekten başka bi çarem kalmamıştı.
Para için söylenen "Köpeğin önüne atsan yemez" sözünün birebir uygulamasını, yaşadığım evin içinde görmek bazı gerçekleri anlamama yardımcı olmuştu. Ben de paşa paşa manavıma gittim, alınacakları aldım ve geldim.
Alıntı: TÜBİTAK Bilim ve Teknik Dergisi
Şimdinin alaturka tuvaleti, zamanın sensörlü taharet musluklu klozeti Mirc..
Mirc'te sohbetin girizgâhının en bilindik güzergâhı "slm, asl?"..
İlişkilerin inşaat mühendisi, iletişimin şantiye şefi, Türkçe'nin sünnetçisi Msn..
Çayımdan bir yudum daha aldım ama kupanın sonuna ulaşmaya başladığımdan, verdiği sıcaklık bana yeterli hazzı vermemişti. Yarım bırakıp cafeden çıktım. Arkadan tiz bir ses geldi kulağıma. Başımı çevirdim, endişeli yüzüyle yürümekten hızlı ama koşmaktan yavaş bir hareket etme yoluyla bana doğru gelen garson kızın sesiydi bu. "Beyfendi! Ödeme yapmadınız?!"
Bir an, sifon çekildikten sonra kanalizasyona giden su olup kanalizasyona karışmak istedim ama eğer suysam, sifonu kendim çekemezdim. Duştan çıkmışçasına sular içindeydim. Terlemeye devam ederken banyo içindeki aktiviteler arasında düşünmeye devam ettim. En mantıklısı tuvaletin parasını ödeyip oradan uzaklaşmaktı, karşılığında kolonya beklemeden.
"Pardon, bugünlerde çok unutkanım" diyerek parayı garson kıza uzattım ve "Üstü kalsın" dedim.
Böyle demeseydim belki eve bir saat önce varabilecektim ama bir konteyner dolusu utancın üstüme dökülüp altında kalmam sonucu zamanı önemsizleştirmek, şıkların arasında doğru cevaba en yakın olanıydı.
Gece karanlığında göremediğim saatime cep telefonumun ışığı yardımıyla baktım. Direk cep telefonuma baksaydım daha akılcı olacaktı ama o an onu düşünmemi sağlayacak biricik beynim, komutlarını başka bir savaş alanında vermekteydi. Saat 11'i 38 geçiyordu. Yürümeye başlayalı 27 dk. olmuştu. Yaklaşık yarım saat kadar daha yürüyecek yolum vardı. Kız arkadaşımın evde beni beklediğini düşünüp adımlarımı 2V hızına çıkardım. Gerçi ona geç gelebileceğimi söylemiştim zaten, neden hızlı yürümeye başlamıştım ki. Düşünce üstüne düşünce doğuruyordum. Hatta bazı düşüncelerim düşük bile yapmıştı ama aldırmadan sezeryana devam ediyordum. Yürürken ve bir yolculuk esnasında aklıma gelen fikirler beni hep korkutmuştur. Düşüncelerimden boğulup cankurtaran olarak müzikçalarıma sarıldım. Ama çok derin sulardaydım, belki de cankurtaran oraya yüzene kadar boğulmuş olacaktım. Ceplerim ellerimde yürümeye devam ederken elime sert bir kâğıt parçası temas etti. 5 TL.nin sarı ve kahverengi olan yoğun rengi, gecenin karanlığında yolumu aydınlatan bir sokak lambası olmuştu benim için. Diğer sokak lambalarından farklı olarak cepte taşınabiliyor ve başka bir şeyle değiş-tokuş edilebiliyordu. Artık otobüse binip evime bir an önce gidebilirdim. Otobüse binersem bana kazandıracağı zaman sadece 10-15 dakikaydı. Ondan da vazgeçtim ve minik bir mola için bir bakkala girmeye karar verdim. Dükkânın cinsiyle mesleğinin isminin aynılığından muzdarip midir acaba diye düşündüğüm bakkal, sabah gelen kolilerinden bazılarını yerleştirmeye çalışıyordu. O işi de bitirip eve gitmenin hesaplarını yaparken gelen, günün belki de sonuncu müşterisi için dudağında kalan son gülümsemesini de bana gösterdi.
"2 tane Efes tombul şişe" dedim. O klasik siyah ve kullanılmış görünümlü tekel bayii torbalarından birini çıkarıp içerisine 2 birayı koydu ve bana uzattı. "Hayırlı işler" deyip bakkaldan çıkarken, alkol satan bir yere neden "kolay gelsin" ya da "yakşamlar" demekle yetinmeyip "hayırlı işler" diyerek çıktığım aklımda dolaşıyordu. Onun işlerinin hayırsız olmasını istediğimden değildi bu düşüncem, ama sanki "alkol satan yerde hayırlı bir şey mi olur hiç" cümle kalıbı yankılanıyordu kafamın içinde, her ne kadar böyle bir düşünce yapısına mensup olmadığımı iddia etsem de.
Sonunda eve varmıştım. Apartmanda elektrikler kesikti, bu demekti ki evde de tabiki. Merdivenleri yavaş yavaş çıkarken bir yandan da anahtarlarımı arıyordum. Kapımın önüne geldiğimde yine cep telefonumun ışığı yardımıyla anahtarlarımı kilide sokmaya çalıştığım sırada kapı açıldı. Kapıyı açan, biraz alkol almış da yüzü pembeleşmiş olan kız arkadaşımdı. Haftasonları ara sıra alkol alırdı ama günlerden Perşembe'ydi. İçeriye adımımı attığım anda bir gürültü koptu. "Mutlu yıllaaaaaar saaaanaaaaaaaaa!!!!!!"
Bir sürü çakırkeyif insan doluydu salonum.
19 Şubat!! Doğumgünümü unutmuşum. Cafeden çıkarken üstüme bulaşan utancımı, "ulan, doğumgününü unutuyosun, bir çayın parasını vermeyi unutsan ne olacak, koy .öte, eğlenmene bak" diyerek paltoluğa astım ve mumlar ve bilimum ışıldaklar eşliğinde doğumgünümün keyfini çıkarmaya başladım.
Love is like the sun, always rises, always sets.. When the sun is on the top, dont stay under it too much, otherwise u'll have some sun spots..
Enjoy while it's rising, live in the daytime, watch while it's setting.. And think it's gonna rise tomorrow again..
Kadayifchi
KIYASLAMA YAPMAYIN
Yok öncekinin "eli" daha büyüktü, "bacakları" daha kalındı falan demeyin, elinizdekiyle yetinin.
PERİ MASALLARINA ALDANMAYIN
Pamuk Prensesi'nizi hiçbir zaman tek bir öpücükle kandıramayacaksınız. Sizin onu "nasıl" uyandıracağınızı merak edip elmanın zehirli olduğunu bile bile bile yemiş olabileceğini kabullenirseniz ilişkinizin ömrü uzun olabilir.
ORTAK İLGİ ALANI OLUŞTURUN
Evde kumar partileri düzenleyin. Kazananı ödüllendirin.
ZİHNİNİZİ OKUMASINI BEKLEMEYİN
"İçim sıkılıyo, adetim, geçen aydan bilmesi lazım, saymıyo mu günlerimi yoksa, surat da asıyorum, hala anlamıyo beni,off" demeyin adettendir diyip çekinmeden söyleyin.
ACELEYE GEREK YOK
Söz, müzik, nişan, düğün ille de olucak diye bişi yok.
MİZAH DUYGUNUZU GELİŞTİRİN
Seçtiğiniz mizah çeşidi önemli. "Eşşek şakası" mizah tarzını benimseyenlerin ilişkileri kısa sürebilir. "Hafif el-kol şakaları", "Abartısız mübalağa", "Sarkastiğim", "Cem Yılmaz'dan örneklemeler" mizah tarzları daha zararsız, beğenilmesi durumunda yararlı biledir.
KALİTELİ ZAMAN
Az zamanda büyük işler başarın. Önemli olan miktarı(boyu) değil kalitesidir(işlevi).
GELECEK ÖNEMLİ
Geleceğin CEO'su olmaya kasın. Kızı tavlarken "Yönetmen yardımcısı" olman yardımcı olabilir ama ilerleyen ilişki zarfında karşındaki, kendi filminin de çekilmesini isteyecektir.
AÇIK OLMAK ŞART
Her bi boku söyleyin. Sabah kalktığından akşam yatana kadar neler yaptığınızı anlatın ki bunalsın, bişi soramasın.
ONUNLA ARKADAŞ OLUN
İş başka arkadaşlık başka demeyin profesyonel ilişkinizi arkadaşlığa dökün. "İş arkadaşlığı", "Kader arkadaşlığı", "Asker arkadaşlığı", "Okul arkadaşlığı", "doktor-hasta arkadaşlığı" gibi yeni konseptlerle ilişkinizi renklendirin.
Uyarı: "Asker arkadaşlığı" konseptinde dikkatli olun.
MUTLULUĞU ÖNCE KENDİNİZDE ARAYIN
Bu lafın bi de "hata" ile yazılan versiyonu vardı diye düşünün. Sonra her bi boku neden kendimde arıyorum diye düşünmeyin, arayın ama sakın bulmayın. Mutluluğu kendinizde bulursanız ilişkiye neden ihtiyacınız olsun ki diye düşünüp ilişkiyi sonlandırabilirsiniz.
PARANIN ÖNEMİ AZALIR
İlişkiniz, "Aman canııııım, paranın lafı mı olur" raddesine gelmişse uzun ilişki adına iyi yoldasınız demektir. Ama bokunu çıkarmamaya gayret gösterin.
ONU ÖNEMSEYİN
Ona değer verin. Sonra değerinin üstünde satmaya çalışın. Talep azlığı olursa bir arz-talep eğrisi çizip makul fiyatı bulun. O fiyattan da hala alıcı yoksa bir an önce elinizden çıkarmaya bakın. İlerde para etmeyecektir.
SORGULAMAYI BIRAKIN
"14 Şubat 2008, saat: 21.30'da nerdeydin?", "Yaparken zevk aldın mı?", "Kiminki daha büyük?", "Aneni mi daha çok seviyon babanı mı?" gibi sorulardan kaçının. Aldığınız cevap sizi memnun etmeyecektir.
KENDİNİZE İNANIN
Kendinizi İnönü Stadı'nda bir Beşiktaşlı futbolcu gibi hissedin. Taraftarın "Bizler inandık siz de inanın" diye tezahürat yaptığını hayal edin. Ondan sonra maçı galip bitirmek sizin elinizde. 90 dk.da gol yiyebilirsiniz ama her zaman yediğinizden fazlasını atmalısınız.
ÇEVRENİZDEKİLERİN FİKİRLERİNİ DİNLEMEYİN
Çevrenizdekilerin fikirleri neyse zikirleri de odur. Onların evlendiği tiplere bakın. Haaa, baktın ki çevrende biri var, gitmiş Adriana Lima gibi bi hatun bulup evlenmiş, önünde saygıyla eğilin, deli divane olun, o başka.
KORKUYA YENİK DÜŞMEYİN
Partneriniz sizi türlü şakalarla korkutmaya çalışmak isteyebilir. Sakın korkunuza yenik düşüp "Ananızikiiimmm" diye bir ses çıkarmayın. İlişki biter bak söyliyim.
İŞLERİNİZİ EVE GETİRMEYİN
Mesleğe göre değişiklik göstermekle birlikte genel olarak denileni yapın ve eve iş getirmeyin. Mesela, genelevde çalışan bi partneriniz olursa sıçtınız. Ya da partneriniz pilotsa falan, o da sakat, bi bakarsın uçak var salonda.
ACILARINIZI UNUTMALISINIZ
Kötü bi çocukluk geçirmiş olabilirsiniz, bağsurunuz olabilir, gazınız vardır, insanlık hali.. Ama karşınızdakiyle bunları mümkün olduğunca az paylaşın, ilişki seviyesizleşebilir.
MÜKEMMELİ ARAMAYI BIRAKIN
"Ben bundan ayrılsam daha ne hatunlar, ya da ne erkekler bulurum" diye düşünmeyin, "Ulan ozaman neden bununla 2 yıldır çıkıyosun dallama!" diye sorarlar.
Not: 20 sır (Hürriyet Gazetesi) , meali (kadayifchi)
Her zaman yeni bir başlangıçtır pazartesi
Salı bilirsin başa dönemeyeceğini
Çarşamba günü geldi mi
İnsan bir denizin ortasında yelkenlisiyle hisseder kendini
Aman iskeleye çek gemini perşembeleri
Unutabilirsin karanın güzelliklerini
Cumadır en umut vadedeni
Bırakmışsındır hafta başındaki hayalleri
Planlarsın haftasonunu kabullenerek gerçekleri
Dışarı çıkmassan olmaz cumartesi
Aman Allahım, bugün pazar, haftanın sonu geldi
Düşünür insan hafta boyunca neleri düşünüp nelerin gerçekleşmediğini
Bu ses de neyin nesi? Alarm mı yoksa telefonum mu çalıyo? Sağdaki tuş susturuyodu galiba, du gözlerimi açıp bakiym da biri arıyosa ayıp olmasın, yanlışlıkla kapatmiim.
Kaç kere erteledim acaba bu sabah şu telefonun alarmını. Demin biriyle konuştum mu? Kim aramıştı hatırlamıyorum yaf. Neyse sonra arayanlara bakarım. Uyumaya devam ediym en iyisi. Neden alarmı kurmuşum ki. Bu saatte uyanmama gerek yoktu.
Off, sıkıldım bu alarmdam. Uyansam da kurtulsam şu sesi duymaktan. Hiç kurmasaydım kesin bi saat erken uyanırdım. Duydukça bu sesi inadına uyuyorum.
Hassiktir! Saat 2 olmuş. Ulan bi kere de 2'de uyandım diye gurur duyabilsem. Hep kötü hissettiriyo geç uyanmak. Önce uyansaydım nolucaktı ki halbuki. Saatin 2 olduğunu görüp yine "Hassiktir! Saat 2 olmuş." diycektim. Belki artı olarak karnım tok olucaktı şimdi. Duş almayı da ertelerdim kesin, yine bu saatte duş almamış olurdum.
Dur gidiym de poğça felan aliym, şimdi 2 saat kahvaltı hazırlayamıycam. Akşama güzel bişiler yerim.
Geç kalkınca da gün ne çabuk bitiyo. Saat 6 olmuş bile. Farkına varmadım valla, internete takılıp kalmışım. Naaptım ki internette bu saate kadar.
Akşam ne yesem? İnternetten bişiler sölerim, şimdi bişiler hazırlayamıycam. Bi film de patlatırım. Ooohh...
TV'de de bişi yok. İnsan pazar akşamı güzel bişiler koyar yaf. Pazar günü kasvetli diye bana mı öyle geliyo yoksa. Ne yapsam zevkli gelmiyo zaten bugün. Nasıl bişi bu pazar ya, en güzel günlerden biri olması lazım diil mi? Pazartesinin yeni bir başlangıca zorlama hissi yok, Salı ve Çarşamba'nın anlamsızlığından da iyi olması lazım. Perşembe'nin yazılışı güzel en azından, özgürlüğe az kaldı gibi hissedebiliyosun. Cuma-Cumartesi çekişir, 2'sini çok fazla ayıramam. Cumartesi'nin keyfini çıkarabilmem için Cuma'yı iyice bi yaşamam lazım. Ama bu Pazar'da tıkanıyorum. Bişiler eksik ama..
Yatıyim en iyisi, bu boş pazar da bitsin de gelecek pazar yapmıycaklarımı beklemeye başlıyim.
Mutlu olduğumu düşündüğümde
Haksızlık ediyorum geçmişime
Unutuyorum mutlu olmamda
Eskinin de emeği olduğunu
Kadere övgüler yağdırıyorum
Ondan önce yaşadıklarım bir hiçmişçesine
Reddediyorum kötü anıları
Şimdiyi anlayabilmemi sağlayan anları
Ama içten içe biliyorum ki
Kaçamayacağım geçmişimden
Mutlu olduğumu düşündüğüm an
Eski yansıyacak, yeni bulanıklaşacak
Her yeniyle karşılaştığımda
Düşünmeye başlayacağım bir gün eskiyeceğini
Ve yine ona haksızlık edeceğimi
Bebek olmak istiyorum yeniden
Yeniden emeklemek
Yürümeyi, konuşmayı baştan öğrenmek
Sadece hecelerle bile insanları mutlu edebildiğimi görmek
Bir oyundan ibaret olması hayatımın
Kazanmayı düşünmeden bu oyunu bitirebilmek
Hayatımdan geçen sayılı günlerimde gördüklerimi kendi dilime çevirerek
Son ne demek bilmeden
Mışıl mışıl uyumak
Doğunca bize zorla verilen yalnızlık
Bir türlü bırakmıyor peşimizi, onu bir başkası alana kadar
Mutsuz ediyor zaman zaman
Kandırıyor kurtulduk ondan diye ara sıra
Ama doğmuşuz bir kere öyle
Kolay mı doğanı reddetmek
Tamam bitti demek için
Zamanın da bitmesi gerek
içiyorum sıkıldıkça, uykum gelmedikçe, muhabbet gittikçe de gitmedikçe de
içiyorum sevip de terkedilince, ilişkim bitince, aranıp sorulmayınca
içiyorum maç izleyince, takımım gol yiyince, milli takım tur atlayınca
içiyorum bara gidince, bardan gelince, evde, arkadaşta, sokakta
nedensiz içmek istiyorum ama bir türlü bulamıyorum o nedensizliği
hep bir neden çıkıyor içmek için karşıma
yaşıyorum sıkılsam da sıkılmasam da, uykum gelse de gelmese de, muhabbet gitse de gitmese de
yaşıyorum sevsem de sevmesem de, ilişkim bitse de, aranıp sorulmasam da
yaşıyorum maç izlemesem de, takımım gol yese de, milli takım tur atlamasa da
yaşıyorum bara gitmesem de, dönmesem de, orda, burda, şurda
nedensiz yaşamak istiyorum ama bir türlü yaşayamıyorum nedensizce
hep birileri çıkıyor nedensizce yaşamamı engellemek için karşıma
diyeceğim şudur ki, içmek için bulduğum onca neden
yaşamak için aramadığım ama beni allak bullak eden
iki eylemde de kullandığımız şey beden
güzeldir içmek yaşamanın nedenini düşünmeden
şampuan deyip satarsın koyarsan şoldırsın önüne bir heden
Koymuş orduya bi dolu eğitilmiş itler
Ara sıra yaşıyor özel hayatında her büyük lider gibi gelgitler
Bıyığına gelmesin zeval, dadanmasın bitler
Polonyalı, Avusturyalı demez çitlembik gibi çitler
Tanrım! Neredeyim ben? Havada uçuşuyor Wunderbar'lar Nicht'ler
Konuşmaya başladı mı hiç susmaz a.q., kitler
Anne, anne! Akşama bize gelicekmiş Bired Pitler
Nam-ı diğer Führer
Hayl Hitler!!!
- Binali Yıldırım "Dinlenme" Tesisleri
- Doğan görünümlü Mehmet Ali Şahin
- Kemal Unakıtan'la Eskişehirsporculuk oynamak
- Bitirme Projesi; Yazan: R.T.E., Konu: Davos
- Münütüyle ünlü şehrimiz Van
- Einer minuten!! Entschuldigung!!
- Un minuto!! Lo siento!!
- Yımışak uçluyum ama uysal koyun da yerim
- Önce yumuşak başlıyiim, aslında bi oturuşta bi uysal koyun bile yerim
- Siz öldürmeyin iyi birisiniz.
- Davos menim üçün bitmiştir.
- Davos benim için bitmiştir, çıkabilirsiniz.
- Abdurrahman Dilipak önderliğindeki "Siz eskiden grup seks yapıp ensenst ilişkiye giren lolita" takımı
- Derin devlet, lem yelit velem yület
- Benim meskenim, Mençıstır mençıs
- Sexomanyak, Çağan Irmak'ın Issız Adamıyak
- Bağ-surdan emekli
- Parla mento? Si..
- Van münüüüt, vaaan münüüüüüüüüt, aaa yuuu rediiiii i i i i i
- St. Yıldırım Kilisesi
- Alo-veralı telefon
Film: The Curious Case of Benjamin Button (Benjamin Button'ın Tuhaf Hikayesi)
Yapım: 2008 (ABD)
Yönetmen: David Fincher
Senaryo: Eric Roth
Tür: Dram, Fantastik, Romantik
Oynayanlar: Brad Pitt(Benjamin Button), Cate Blanchett(Daisy), Julia Ormond(Caroline), Tilda Swinton(Elizabeth Abbott), Taraji P. Henson(Queenie), Jason Flemyng(Thomas Button), Jared Harris(Captain Mike), Peter Donald Badalamenti(Benjamin 1928-1931), Robert Towers(Benjamin 1932-1934), Tom Everett (Benjamin 1935-1937)
Süre: 166 dk.
"You never know what's coming for you."
Benjamin, 1.Dünya Savaşı'nın bittiği günde dünyaya gelir. Doğum sırasında Benjamin'in annesi hakkın rahmetine kavuşur ve babası bebeğe bakar bakmaz içinden "Ulan gül gibi karı bunun için mi gitti" deyip dışarı koşuşturmaya başlar. Koşar, koşar, koşar.. Bebeği bir yaşlılar evinin önüne 18 dolarla birlikte bırakır,kaçar ve o evde çalışan sevgi dolu Queenie merdivendeki bebeği görür, içeri alır. (Bir zamanlar Galatasaray'ın da kalesini koruyan Hayrettin'i hatırlatır bana. Ne gelse içeri alırdı valla..)
Bebeğin her tarafı kırışıklar içindedir. Sanki yeni doğmuş değil de ölmekte olan birinin görüntüsüne sahiptir. Benjamin'in kısa süre sonra öleceği beklenirken yaşar, yaşar, yaşar, ölmek bilmez. Utanmaz Benjamin, bir de yaşlıların içinde gençleşmeye başlar. Meğer bizim Benjamin, anti-ageingin tribün lideridir.
Daisy, ananesi vasıtasıyla bu yaşlılar evine gelip gitmeye başlar. Benjamin, Daisy'ye filmin başından beri gazlıdır. Eleman kart gözüküyo ama e tabi ne bilsin elalem, Benjamin'in içi çocuk hala. Çok yaklaşamaz Daisy'ye başlarda. (Hüseyin Üzmez de bir Benjamin Button mıydı acaba, boşuna mı aldık günahını)
Benjamin 17 yaşına geldiğinde artık ben oldum der ve evi terkeder, onu milli yapan denizci abisinin komutası altında denizlere açılır. Denizlerde türlü türlü maceralar yaşar. O liman senin bu liman benim gezer, Rusya'da zina yapar, Abd savaşa girdiği için 2.Dünya Savaşı'na katılmış sayılır. Ama tilkinin dönüp dolaşacağı yer yine kürkçü tükkanıdır. Savaşta, denizaltıyla yaptıkları çarpışmadan sonra yusuf yusuf olur ve evine döner.
Benjamin bunları yaşarken, Daisy de bale sektöründe CEO olmuştur. Orda burda raks eder durur. Bir gün yaşlılar evini ziyarete gelir, Benjamin'le karşılaşır, bakmış Benjamin gençleşmiş yine. "Ulan Brad Pitt gibi çocuk he" diye düşünür, bilmez ki Brad Pitt'in ta kendisi.. Daisy, Benjamin'le de raks etmek ister ama Benjamin'in delikanlılığı tutar.
Tanrı'nın sopası yok ki denecek bi durum oluşur. Daisy tam kariyerinin zirvesindeyken "gel sen Daisy'e araba çarp, sonra meslek hayatı bit, dansedemeyecek duruma gel" olur.. İyice azıtmıştı zaten Daisy de, belliydi başına bişi geleceği diye düşünür insanlar..
Bu arada Benjamin'in babası Ahiret'e yaklaştıkça Hak yolunu bulur, Benjamin'e yaltaklanmaya başlar. Oğluyla zaman geçirmek ister, inceden ayarı verir. Benjamin'e gerçeği söyler, 2-3 güne kalmaz ölür ve mirasını da Benjamin'e bırakır.
Benjamin ölümüne gençleşmeye devam eder. İçindeki Daisy gazı hala bitmemiştir. Daisy de ona boş değildir. Sonunda bunlar beraber olmaya başlarlar. Ev tutarlar, Bohem bi hayat benimserler, bir de arada gavur tohumu bırakırlar.
Benjamin, çocuğu büyüdükçe farkeder ki, bu çocuk lise çağındayken bu da o yaşlarda olacak, babaya saygı falan kalmayacak,.. Benjamin düşünür taşınır, evi terkeder. Hindistan'da çapulcu bi hayat benimser kendisine. Daisy de durumu kabullenir, Benjamin'in üstüne yaptığı han, hamamla mutlu mesut geçinir, yeni biriyle evlenir.
Bir gün Benjamin ansızın çıkagelir. Daisy gelmiş 40-50lerine, Benjamin olmuş yımırta gibi çocuk.. Affetmez tabi Daisy.. Eski anıları yadederler..
Benjamin yavaş yavaş gençleşirken iyidir de, çocuklaşmaya başlaması kötü oluverir. Yaşlılar evinden gelen bir haber sonrasında Daisy oraya gider ve bunamış bir çocukla karşılaşır. Bu çocuk, Benjamin Button'ın ta kendisidir. Filmin başlangıcında hikayenin başlamasını sağlayan günlük, bu sırada Daisy'e verilir. Benjamin'in son günlerinde Daisy ona annelik yapar ve sonunda Benjamin mışıl mışıl ölür.
Kızları Caroline, günlüğü annesine okuduktan sonra, Daisy de artık aramızda değildir.
F. Scott Fitzgerald'ın 1920'lerde yazdığı romanının bir uyarlaması olan bu film hakkaten tuhaftır, izlenir..
Ne Bush'um ne de Obama'yım
Gideyim de bi Davos'a dadanayım
Olur da Peres bana sesini yükseltirse
Salonu terkedeyim de biraz oy kazanayım..
Ak akçe kara gün içindir
Bendeki bıyık o biçimdir
Bütün yaptıklarım Türkiye'nin onuru ve tabiki seçim içindir
En sevdiğim oyuncu Berna Laçin'dir..
Dalgalan sen de dolarlar gibi ey Abdullah Gül
Davos'ta oldu Peres sanki bülbül
Buldum Ortadoğu için bir formül
En iyisi ben terkedeyim Davos'u da konuşsun bizim Kamül..
Dediler bana Obama gibi başladım Bush gibi bitirdim
Bunu duyunca aklımı yitirdim
Ben ne Bush'um ne de Obama'yım
Ben gibi başlayıp Ben gibi bitireyim..
- Gemici düğümünden sonra gemici düğünü de ünlü olsa..
- Çocuklar Duymasın'ın Çaycısı Hüseyin büyüse de adam olsa..
- Ankesörün, biri İtalyanca diğeri İngilizce 2 birbiriyle alakasız kelimenin birleşiminden oluştuğu ortaya çıksa (anche-sir)..
- Okul önlüğünden sonra okul arkalığı da çıksa, çocuklar çıkışa çağrıldıklarında, benim de arkam var diyebilse..
- Bir şeyiyle meşhur illerimizin sayısı artsa.. Mesela Hakkari'ye gidip de mandal almadan dönmek olmaz, ya da Adıyaman'ın delikanlıları da pek yamandır desek..
- Fırsat eşitliği futbolda uygulansa, bir takım pozisyona girdikten sonra top direk karşı takıma verilse, onlar da hemen pozisyona sokulsa, fırsat yakalattırılsa..
- Semt isimlerinde değişikliğe gidilse, Beyoğlu; Mühendisbeyoğlum, semt isimlerindeki köyler kasaba olsa..
- Şubat tatili Kubat tatili olsa, herkes Kubat dinlese..
- Çarşamba'yı Türkcell alsa, sonra da Çarşambacell diye bi tarife yapsa..
- Feridun Düzağaç; Feridun Düzayak olsa, herkes kolayca girebilse..
- Lidyalılar parayı bulmadan önce Libya'yı bulsa, sonra o Libyalılar parayı bulsa..
- Volkswagen Passat harbiden pas atsa, Chevrolet Forvette de plaseyle golü bulsa..
- Kadir Topbaş yeniden seçilse de topbaşı yapsa..
- Tuncay Güney; kutup yıldızı olsa, her zaman kuzeyi gösterse..
- Teknik üniversiteler, futbol kulüpleriyle iş birliği yapsa, teknik oyuncular yetiştirse..
Bir sabah uyandınız, gaza geldiniz, araştırdınız ettiniz, bir fitness bulup yazıldınız. İş burada bitmiyor tabi. Sporun size sağladığı bütün nimetleri kullanmalısınız. Koşu bandında yürü, koş, bisiklete bin, dambıl kaldır, kürek çek, mekik çek, omuz yap, sıhhat bul, oraya gelen kızlarla muhabbeti kurmaya çalış...
Koşu bandında koşuyorsunuz, yanınızdaki koşu bandında hoş bir bayan da sizle birlikte koşuyor. Nasıl muhabbete girerdiniz?
-Koş koş bitmiyo bu da yahoo.. Bu arada ben Kaasım,.
-Ayh, oyh, uff, öhh, meraba.. Size hava atıcam diye 12 hızla it gibi koşuyodum bilmem farkettiniz mi?! Bi gün beraber koşsak şöle ormanda, siz önden ben arkadan, sonra belki pozisyon değiştiririz, he? ne dersiniz?
-Meraba, ben de aynı yöne koşuyodum. Sizi de koşturiyim mi?
-Her sabah böyle koşarım, fitnessta bi karı gördüm mü coşarım, hele diosa bi de kaşarım, direk affetmem yavşarım...
-Hi! My name's Forest, Forest Gump..
-Siz hiç koşarken işediniz mi?
-Bu bir koşu bandıdır. Aradığınız numeroya ulaşılamıyor, lütfen daha sonra tekrar deneyiniz.
-Koştuktan sonra terli terli birer bardak soğuk su içmeye ne dersiniz?
-Küçükken annem hep; "Koşma yavrum terliyceksin" derdi. O zaman bilemezdim ki ilerde bi gün koşmak için para vericeğimi. Böyle dedim diye beni pinti sanmayın sakın, anne kuzusu falan da diilim, bu anlattığım 15 yıl önceydi,. Hay allah.. sıçtım dimi? Tamam ben en iyisi koşmaya devam ediym..
-Meraba, koşarken hoplayan .ötünüzden çok etkilendim. Tanışabilir miyiz?
-Meraba, sizi hep burda görüyorum, bi türlü tanışmak nasip olmadı. Nasılsınız?
-Teşekkürler,siz?
-İyilik noolsun, bi koşuşturmadır gidiyo işte..
-Benim için koşmak sex gibidir. Yavaş başlarım, tempomu arttırırım, arada terlerim, sonra da dururum.
Cemil İpekçi, geçenlerde yayınlanan bir TV programında cinsel tercihiyle ilgili çarpıcı açıklamalar yapmış ve ailesine nasıl şöbiyet kıvamına geldiğini açıklayışını anlatmış. Ulan cesur adammış vallahi, 19 yaşında ilk cinsel ilişkisinden sonra gitmiş pederin karşısına çatır çatır söylemiş. Peder de olgunluğun gözüne vermiş, "Amaan ben de bişi söyliyceksin sandım." demiş. Böyle baba her gayin başına..
Cemil Abi şanslıymış. Ya baba başka bir tepki verseydi?!
-Baba ben geyim..
-Cemileeee koş koş! Bizim oğlan gaymiş..
-Baba ben geyim..
-Hmmm, şimdi oğlum, benim de yıllardır sana söölemek istediğim bişi vardı. Demek artık zamanı gelmiş.
-Baba ben geyim.
-Geysen geyliğini bil lan zibidi.
-Baba ben geyim.
-Ulan Cemile, dedim ama kaç kere, dogisıtayl yapmayalım die.. İlle de tutturdun dogi de dogi, al sana dogi..
-Baba ben geyim..
-Ben de senin yaşlarında öyle düşünüodum evladım..
-Ee soora nooldu baba?
-Iıı... Hadi yemek hazırlamış annen, yemek yiyelim..
-Baba ben geyim..
-Oh oh, ne güsel.. Sana bi erkekliğe veda partisi yapalım ozaman bu cumartesi..
-Baba ben geyim..
-Geyiksen git ormana burda işin ne..
-Baba ben geyim..
-Gey mi? O ne demek lan? Bey gibi bişi mi yoksa? Beysen ne güsel işte bana ne sölüon, git beyfendi beyfendi otur..
-Baba ben geyim..
-Geyinn guşşan tabi, gençsin, senin de hakkun..
-Baba ben geyim..
-Ne bengayı oğlum..
-Baba ben geyim..
-Hiç babaya bööle şeyler denir mi, top olursun top..
-E baba ben de onu diyorum işte
-Ulan yoksa top değil miydi o laf..
-Baba ben geyim..
-Geysin meysin, Antoni Meysın, Mayk Taysın..
Bilim dergisi Focus, erkek neslinin kaderini araştırdı. "Erkeksiz doğum"un mümkünlüğünün sağlanmasındaki gelişmelerin hızlanması sonucu bazı tahminler ortaya atıldı. Bilim adamları, kadınlardan alınan doku örnekleriyle hem sperm hem de yumurta hücresinin laboratuvar ortamında üretilebileceğini belirtiyor. Ancak kadınlar sadece X kromozomu taşıdığı ve erkeklerde bulunan Y kromozomunun laboratuvar ortamında üretilebilecek yumurta ve spermlerden çıkması mümkün değil. İşte Focus'un gelecek için tahminleri şunlar:
- 2108'de kadınların erkeğe ihtiyacı olmadan hamile kalabileceği klinikler tüm dünyaya yayılacak.
- 2128'de Dünya nüfusunun %70'ini kadınlar oluşturacak.
- 2158'de sperm bankaları tamamen boşalmış olacak, son tüp ve son erkek bebek dünyaya gelecek.
- 2238'de dünyadaki son erkek ölecek ve tüm Dünya kadın olacak.
2128'de bir erkeğe 2,33 kadın düşüyor diye düşünüp sevinmek mi, 0,33'lerin 3 tanesini toplayınca bir kadın bile etmediğini görüp hesabı yuvarlamak mı..
2158'de sperm bankalarına "üretici" kredisi başvurusu yapmak mı, son erkek bebeğin totoş çıkması sonucunda tüpçüyü vurmak mı..
2238'de "Kadın Hakları", "Anayasa"mız haline gelmeden öbür dünyayı boylamak mı, son erkek olup Dünya'nın .mına koymak mı..
Hangisi?
Şirinler, İslamcı TV kanallarında "Müslüman Şirinler" olarak yayınlanıyor.
Bunu "Penguen" dergisi, Ağustos'taki bir sayısında kapak yapmıştı.
Şirinler böyle olsaydı daha mı şirin olurdu sanki ne?
"Haydi şirinlemeye haydi şirinlemeye..."
- Şirinler, Müezzin Şirin bizi şirinlemeye çağırıyor. Ooo, vakit de epey ilerlemiş, akşam şirinini şirinlemek gerek.
- Doğru dedin Mümin Şirin, hadi şirinleyelim.
(Akşam şirini biter, Şirin Camii'si çıkışında Şirinler sohbete tutuşur.)
- Hay ağzına sağlık Şirin Hacı(Şirin Baba). Ver elini öpiiim. Ne kadar da doğru dedin vaazda.
- Eeee, ne de olsa yılların hacısı..
- Berhudar olun şirinlerim.
- Yauv Şirin Hacı, şu bebek şirinleri bi Şirin-i Şirin kursuna yazdırsak he, ne dersin? Ne demişler; Şirin yaşken eğilir.
- İyi düşündün Mümin Şirin, bu görevi Yaşar Nuri Şirin'e verelim. O bununla ilgilenir.
- Şirin Hacı! Zındık Gargamel ve mendebur kedisi ortalıklarda yok bu aralar. Hayırdır İnşallah.
- Günah evinde, tapılacak yeni putlar yapıyordur o münafık. Aman iyi böyle, bize musallat olmasın da..
- Off içim kıyıldı be Şirinler. Pi Şirin'in Işık Evi'ne gitsek de şöyle iyicene bi karnımızı doyursak.
- Aga, sen onu bunu bırak da, Türbanlı Şirin(Şirine)'le bir evlensem, başka bişi istemem.
- Olum Türbanlı Şirin benim olucak bi kere, bana kesik o..
- Şirinler!!! Kesin artık! Yanlış yola sapacaksınız maazallah... Tevbe edin tevbe..
Başkan oldu Obama
Odun koysun sobama
Yemek döksün tabağıma
Demokrata oy vermez Alabama
Yemin etti, dedi ki: "Teşekkürler ebeme"
Yunan Mitolojisinde Priapos'un (Bereket Tanrısı'nın) kötülükleri uzaklaştırdığına ve huzuru sağladığına inanılırdı. ABD yeni Priapos'unu buldu, Türkiye'de işler Bereket Duası'na kaldı. Liderlerin vücut dili herşeyi açıklıyor.
Kadayıf
Blog Arşivi
-
▼
2009
(106)
-
►
Temmuz
(23)
- Gök
- Kitap: Filin Yolculuğu
- aym singin in bireyn
- Mi a"mor" Cimbom!
- Film: How to Lose Friends & Alienate People
- Mani Talks: Tatar
- Araştırma: Parasal karşılığı olmayan değerler
- Kayıp
- Özlü söz
- Lovemark
- Tüketicileştirenler
- Terbiye Cetveli
- Halilciğim altyapıyı hazırlayabilir misin?
- grey mile
- jetty
- Magazine News!
- Magazine News!
- Break News!
- Pazarlamanın 4 P'si
- İhtiyat Heyeti
- Çağ
- Maykıl Ceksın'a İthaf
- Plân
-
►
Mart
(19)
- Teyzeler aranıyor
- Dayılar aranıyor
- Bile bile
- Koku
- Yumdum gözlerimi
- Ödül
- You be you!
- aym singin in bireyn -2-
- Şemsiye
- "Mani" Talks: Noel la memleket
- Akrostij: Ebeni
- Akrostij: Origami
- "Mani" Talks: Genel müdür
- Burç yorumları
- Jason Biggs vs. Emre Belözoğlu
- Ragıp Savaş vs. Barış Özbek
- Nicholas Cage vs. Dimitar Berbatov
- Zachary Quinto vs. Cesc Fabregas
- Milo Ventimiglia vs. Christian Panucci
-
►
Temmuz
(23)
Etiketler
- Akrostij (2)
- Benzerlik (5)
- Bilmece (2)
- Cüce (1)
- Futbol (5)
- Günde 300 Kez Orgazm Oluyor (1)
- Haber (2)
- Heroes (2)
- Kadayifchi says (1)
- kitap (1)
- Mani (4)
- Masal (1)
- Sinema (4)
- Soyunma Tarzınız Sizi Ele Veriyor (1)
- Şiirimsi (14)