Çayımdan bir yudum daha aldım ama kupanın sonuna ulaşmaya başladığımdan, verdiği sıcaklık bana yeterli hazzı vermemişti. Yarım bırakıp cafeden çıktım. Arkadan tiz bir ses geldi kulağıma. Başımı çevirdim, endişeli yüzüyle yürümekten hızlı ama koşmaktan yavaş bir hareket etme yoluyla bana doğru gelen garson kızın sesiydi bu. "Beyfendi! Ödeme yapmadınız?!"
Bir an, sifon çekildikten sonra kanalizasyona giden su olup kanalizasyona karışmak istedim ama eğer suysam, sifonu kendim çekemezdim. Duştan çıkmışçasına sular içindeydim. Terlemeye devam ederken banyo içindeki aktiviteler arasında düşünmeye devam ettim. En mantıklısı tuvaletin parasını ödeyip oradan uzaklaşmaktı, karşılığında kolonya beklemeden.
"Pardon, bugünlerde çok unutkanım" diyerek parayı garson kıza uzattım ve "Üstü kalsın" dedim.

Böyle demeseydim belki eve bir saat önce varabilecektim ama bir konteyner dolusu utancın üstüme dökülüp altında kalmam sonucu zamanı önemsizleştirmek, şıkların arasında doğru cevaba en yakın olanıydı.

Gece karanlığında göremediğim saatime cep telefonumun ışığı yardımıyla baktım. Direk cep telefonuma baksaydım daha akılcı olacaktı ama o an onu düşünmemi sağlayacak biricik beynim, komutlarını başka bir savaş alanında vermekteydi. Saat 11'i 38 geçiyordu. Yürümeye başlayalı 27 dk. olmuştu. Yaklaşık yarım saat kadar daha yürüyecek yolum vardı. Kız arkadaşımın evde beni beklediğini düşünüp adımlarımı 2V hızına çıkardım. Gerçi ona geç gelebileceğimi söylemiştim zaten, neden hızlı yürümeye başlamıştım ki. Düşünce üstüne düşünce doğuruyordum. Hatta bazı düşüncelerim düşük bile yapmıştı ama aldırmadan sezeryana devam ediyordum. Yürürken ve bir yolculuk esnasında aklıma gelen fikirler beni hep korkutmuştur. Düşüncelerimden boğulup cankurtaran olarak müzikçalarıma sarıldım. Ama çok derin sulardaydım, belki de cankurtaran oraya yüzene kadar boğulmuş olacaktım. Ceplerim ellerimde yürümeye devam ederken elime sert bir kâğıt parçası temas etti. 5 TL.nin sarı ve kahverengi olan yoğun rengi, gecenin karanlığında yolumu aydınlatan bir sokak lambası olmuştu benim için. Diğer sokak lambalarından farklı olarak cepte taşınabiliyor ve başka bir şeyle değiş-tokuş edilebiliyordu. Artık otobüse binip evime bir an önce gidebilirdim. Otobüse binersem bana kazandıracağı zaman sadece 10-15 dakikaydı. Ondan da vazgeçtim ve minik bir mola için bir bakkala girmeye karar verdim. Dükkânın cinsiyle mesleğinin isminin aynılığından muzdarip midir acaba diye düşündüğüm bakkal, sabah gelen kolilerinden bazılarını yerleştirmeye çalışıyordu. O işi de bitirip eve gitmenin hesaplarını yaparken gelen, günün belki de sonuncu müşterisi için dudağında kalan son gülümsemesini de bana gösterdi.

"2 tane Efes tombul şişe" dedim. O klasik siyah ve kullanılmış görünümlü tekel bayii torbalarından birini çıkarıp içerisine 2 birayı koydu ve bana uzattı. "Hayırlı işler" deyip bakkaldan çıkarken, alkol satan bir yere neden "kolay gelsin" ya da "yakşamlar" demekle yetinmeyip "hayırlı işler" diyerek çıktığım aklımda dolaşıyordu. Onun işlerinin hayırsız olmasını istediğimden değildi bu düşüncem, ama sanki "alkol satan yerde hayırlı bir şey mi olur hiç" cümle kalıbı yankılanıyordu kafamın içinde, her ne kadar böyle bir düşünce yapısına mensup olmadığımı iddia etsem de.

Sonunda eve varmıştım. Apartmanda elektrikler kesikti, bu demekti ki evde de tabiki. Merdivenleri yavaş yavaş çıkarken bir yandan da anahtarlarımı arıyordum. Kapımın önüne geldiğimde yine cep telefonumun ışığı yardımıyla anahtarlarımı kilide sokmaya çalıştığım sırada kapı açıldı. Kapıyı açan, biraz alkol almış da yüzü pembeleşmiş olan kız arkadaşımdı. Haftasonları ara sıra alkol alırdı ama günlerden Perşembe'ydi. İçeriye adımımı attığım anda bir gürültü koptu. "Mutlu yıllaaaaaar saaaanaaaaaaaaa!!!!!!"

Bir sürü çakırkeyif insan doluydu salonum.
19 Şubat!! Doğumgünümü unutmuşum. Cafeden çıkarken üstüme bulaşan utancımı, "ulan, doğumgününü unutuyosun, bir çayın parasını vermeyi unutsan ne olacak, koy .öte, eğlenmene bak" diyerek paltoluğa astım ve mumlar ve bilimum ışıldaklar eşliğinde doğumgünümün keyfini çıkarmaya başladım.

0 yorum:

Yorum Gönder

Subscribe