İkna kabiliyeti, cebren ve hile ile aziz insanın beynine girme sanatıdır.
Diyalektik, çelişkili yollardan karşındakini ikna etme sanatıdır.
Bugün annemin beni manava göndermek için uyguladığı yöntem çok etkileyiciydi.
10 kere manava git şunu al bunu al dedikten sonra cevapsızlığım sonucunda yılmayıp önündeki denemelere bakan annem, sonunda evdeki köpeğin önüne elindeki parayı atarak ; " Bak, parayı köpeğin önüne attım, yemiyo" dedi ve o uygulamadan sonra ağzımda gülücüklenmeler eşliğinde manava gitmekten başka bi çarem kalmamıştı.
Para için söylenen "Köpeğin önüne atsan yemez" sözünün birebir uygulamasını, yaşadığım evin içinde görmek bazı gerçekleri anlamama yardımcı olmuştu. Ben de paşa paşa manavıma gittim, alınacakları aldım ve geldim.


Kelebeklerin yaşam süreleri kelebeğin türüne göre değişiklik gösterir. Kelebekler için, avcılar gibi etkenler yüzünden maksimum yaşam süresinden daha kısa olan "beklenen yaşam süresi" kimi araştırmacılara göre 2 ile 14 gün arasında değişiyor. Maksimum yaşam süresi ise 4 günle 10-11 ay arasında değişebiliyor. Dişi kelebekler genellikle erkek kelebeklerden daha çok yaşıyor. Hiçbir yetişkin kelebek bir yıldan fazla yaşayamıyor. Tabi bu rakamlar canlının tırtıl ve pupa evrelerinde geçirdiği süreleri içine almıyor. Kimi türlerde erkeklerin çiftleştikten hemen sonra öldüklerini de ekleyelim.

Alıntı: TÜBİTAK Bilim ve Teknik Dergisi

21:20

Özlü söz

|

Ben sana adam olamassın demedim, örümcek adam olamassın dedim.

19:44

Chat

|

Şimdinin alaturka tuvaleti, zamanın sensörlü taharet musluklu klozeti Mirc..
Mirc'te sohbetin girizgâhının en bilindik güzergâhı "slm, asl?"..
İlişkilerin inşaat mühendisi, iletişimin şantiye şefi, Türkçe'nin sünnetçisi Msn..

Çayımdan bir yudum daha aldım ama kupanın sonuna ulaşmaya başladığımdan, verdiği sıcaklık bana yeterli hazzı vermemişti. Yarım bırakıp cafeden çıktım. Arkadan tiz bir ses geldi kulağıma. Başımı çevirdim, endişeli yüzüyle yürümekten hızlı ama koşmaktan yavaş bir hareket etme yoluyla bana doğru gelen garson kızın sesiydi bu. "Beyfendi! Ödeme yapmadınız?!"
Bir an, sifon çekildikten sonra kanalizasyona giden su olup kanalizasyona karışmak istedim ama eğer suysam, sifonu kendim çekemezdim. Duştan çıkmışçasına sular içindeydim. Terlemeye devam ederken banyo içindeki aktiviteler arasında düşünmeye devam ettim. En mantıklısı tuvaletin parasını ödeyip oradan uzaklaşmaktı, karşılığında kolonya beklemeden.
"Pardon, bugünlerde çok unutkanım" diyerek parayı garson kıza uzattım ve "Üstü kalsın" dedim.

Böyle demeseydim belki eve bir saat önce varabilecektim ama bir konteyner dolusu utancın üstüme dökülüp altında kalmam sonucu zamanı önemsizleştirmek, şıkların arasında doğru cevaba en yakın olanıydı.

Gece karanlığında göremediğim saatime cep telefonumun ışığı yardımıyla baktım. Direk cep telefonuma baksaydım daha akılcı olacaktı ama o an onu düşünmemi sağlayacak biricik beynim, komutlarını başka bir savaş alanında vermekteydi. Saat 11'i 38 geçiyordu. Yürümeye başlayalı 27 dk. olmuştu. Yaklaşık yarım saat kadar daha yürüyecek yolum vardı. Kız arkadaşımın evde beni beklediğini düşünüp adımlarımı 2V hızına çıkardım. Gerçi ona geç gelebileceğimi söylemiştim zaten, neden hızlı yürümeye başlamıştım ki. Düşünce üstüne düşünce doğuruyordum. Hatta bazı düşüncelerim düşük bile yapmıştı ama aldırmadan sezeryana devam ediyordum. Yürürken ve bir yolculuk esnasında aklıma gelen fikirler beni hep korkutmuştur. Düşüncelerimden boğulup cankurtaran olarak müzikçalarıma sarıldım. Ama çok derin sulardaydım, belki de cankurtaran oraya yüzene kadar boğulmuş olacaktım. Ceplerim ellerimde yürümeye devam ederken elime sert bir kâğıt parçası temas etti. 5 TL.nin sarı ve kahverengi olan yoğun rengi, gecenin karanlığında yolumu aydınlatan bir sokak lambası olmuştu benim için. Diğer sokak lambalarından farklı olarak cepte taşınabiliyor ve başka bir şeyle değiş-tokuş edilebiliyordu. Artık otobüse binip evime bir an önce gidebilirdim. Otobüse binersem bana kazandıracağı zaman sadece 10-15 dakikaydı. Ondan da vazgeçtim ve minik bir mola için bir bakkala girmeye karar verdim. Dükkânın cinsiyle mesleğinin isminin aynılığından muzdarip midir acaba diye düşündüğüm bakkal, sabah gelen kolilerinden bazılarını yerleştirmeye çalışıyordu. O işi de bitirip eve gitmenin hesaplarını yaparken gelen, günün belki de sonuncu müşterisi için dudağında kalan son gülümsemesini de bana gösterdi.

"2 tane Efes tombul şişe" dedim. O klasik siyah ve kullanılmış görünümlü tekel bayii torbalarından birini çıkarıp içerisine 2 birayı koydu ve bana uzattı. "Hayırlı işler" deyip bakkaldan çıkarken, alkol satan bir yere neden "kolay gelsin" ya da "yakşamlar" demekle yetinmeyip "hayırlı işler" diyerek çıktığım aklımda dolaşıyordu. Onun işlerinin hayırsız olmasını istediğimden değildi bu düşüncem, ama sanki "alkol satan yerde hayırlı bir şey mi olur hiç" cümle kalıbı yankılanıyordu kafamın içinde, her ne kadar böyle bir düşünce yapısına mensup olmadığımı iddia etsem de.

Sonunda eve varmıştım. Apartmanda elektrikler kesikti, bu demekti ki evde de tabiki. Merdivenleri yavaş yavaş çıkarken bir yandan da anahtarlarımı arıyordum. Kapımın önüne geldiğimde yine cep telefonumun ışığı yardımıyla anahtarlarımı kilide sokmaya çalıştığım sırada kapı açıldı. Kapıyı açan, biraz alkol almış da yüzü pembeleşmiş olan kız arkadaşımdı. Haftasonları ara sıra alkol alırdı ama günlerden Perşembe'ydi. İçeriye adımımı attığım anda bir gürültü koptu. "Mutlu yıllaaaaaar saaaanaaaaaaaaa!!!!!!"

Bir sürü çakırkeyif insan doluydu salonum.
19 Şubat!! Doğumgünümü unutmuşum. Cafeden çıkarken üstüme bulaşan utancımı, "ulan, doğumgününü unutuyosun, bir çayın parasını vermeyi unutsan ne olacak, koy .öte, eğlenmene bak" diyerek paltoluğa astım ve mumlar ve bilimum ışıldaklar eşliğinde doğumgünümün keyfini çıkarmaya başladım.

00:19

An S about L

|

Love is like the sun, always rises, always sets.. When the sun is on the top, dont stay under it too much, otherwise u'll have some sun spots..

Enjoy while it's rising, live in the daytime, watch while it's setting.. And think it's gonna rise tomorrow again..

Kadayifchi

KIYASLAMA YAPMAYIN

Yok öncekinin "eli" daha büyüktü, "bacakları" daha kalındı falan demeyin, elinizdekiyle yetinin.

PERİ MASALLARINA ALDANMAYIN

Pamuk Prensesi'nizi hiçbir zaman tek bir öpücükle kandıramayacaksınız. Sizin onu "nasıl" uyandıracağınızı merak edip elmanın zehirli olduğunu bile bile bile yemiş olabileceğini kabullenirseniz ilişkinizin ömrü uzun olabilir.

ORTAK İLGİ ALANI OLUŞTURUN

Evde kumar partileri düzenleyin. Kazananı ödüllendirin.

ZİHNİNİZİ OKUMASINI BEKLEMEYİN

"İçim sıkılıyo, adetim, geçen aydan bilmesi lazım, saymıyo mu günlerimi yoksa, surat da asıyorum, hala anlamıyo beni,off" demeyin adettendir diyip çekinmeden söyleyin.

ACELEYE GEREK YOK

Söz, müzik, nişan, düğün ille de olucak diye bişi yok.

MİZAH DUYGUNUZU GELİŞTİRİN

Seçtiğiniz mizah çeşidi önemli. "Eşşek şakası" mizah tarzını benimseyenlerin ilişkileri kısa sürebilir. "Hafif el-kol şakaları", "Abartısız mübalağa", "Sarkastiğim", "Cem Yılmaz'dan örneklemeler" mizah tarzları daha zararsız, beğenilmesi durumunda yararlı biledir.

KALİTELİ ZAMAN

Az zamanda büyük işler başarın. Önemli olan miktarı(boyu) değil kalitesidir(işlevi).

GELECEK ÖNEMLİ

Geleceğin CEO'su olmaya kasın. Kızı tavlarken "Yönetmen yardımcısı" olman yardımcı olabilir ama ilerleyen ilişki zarfında karşındaki, kendi filminin de çekilmesini isteyecektir.

AÇIK OLMAK ŞART

Her bi boku söyleyin. Sabah kalktığından akşam yatana kadar neler yaptığınızı anlatın ki bunalsın, bişi soramasın.

ONUNLA ARKADAŞ OLUN

İş başka arkadaşlık başka demeyin profesyonel ilişkinizi arkadaşlığa dökün. "İş arkadaşlığı", "Kader arkadaşlığı", "Asker arkadaşlığı", "Okul arkadaşlığı", "doktor-hasta arkadaşlığı" gibi yeni konseptlerle ilişkinizi renklendirin.
Uyarı: "Asker arkadaşlığı" konseptinde dikkatli olun.

MUTLULUĞU ÖNCE KENDİNİZDE ARAYIN

Bu lafın bi de "hata" ile yazılan versiyonu vardı diye düşünün. Sonra her bi boku neden kendimde arıyorum diye düşünmeyin, arayın ama sakın bulmayın. Mutluluğu kendinizde bulursanız ilişkiye neden ihtiyacınız olsun ki diye düşünüp ilişkiyi sonlandırabilirsiniz.

PARANIN ÖNEMİ AZALIR

İlişkiniz, "Aman canııııım, paranın lafı mı olur" raddesine gelmişse uzun ilişki adına iyi yoldasınız demektir. Ama bokunu çıkarmamaya gayret gösterin.

ONU ÖNEMSEYİN

Ona değer verin. Sonra değerinin üstünde satmaya çalışın. Talep azlığı olursa bir arz-talep eğrisi çizip makul fiyatı bulun. O fiyattan da hala alıcı yoksa bir an önce elinizden çıkarmaya bakın. İlerde para etmeyecektir.

SORGULAMAYI BIRAKIN

"14 Şubat 2008, saat: 21.30'da nerdeydin?", "Yaparken zevk aldın mı?", "Kiminki daha büyük?", "Aneni mi daha çok seviyon babanı mı?" gibi sorulardan kaçının. Aldığınız cevap sizi memnun etmeyecektir.

KENDİNİZE İNANIN

Kendinizi İnönü Stadı'nda bir Beşiktaşlı futbolcu gibi hissedin. Taraftarın "Bizler inandık siz de inanın" diye tezahürat yaptığını hayal edin. Ondan sonra maçı galip bitirmek sizin elinizde. 90 dk.da gol yiyebilirsiniz ama her zaman yediğinizden fazlasını atmalısınız.

ÇEVRENİZDEKİLERİN FİKİRLERİNİ DİNLEMEYİN

Çevrenizdekilerin fikirleri neyse zikirleri de odur. Onların evlendiği tiplere bakın. Haaa, baktın ki çevrende biri var, gitmiş Adriana Lima gibi bi hatun bulup evlenmiş, önünde saygıyla eğilin, deli divane olun, o başka.

KORKUYA YENİK DÜŞMEYİN

Partneriniz sizi türlü şakalarla korkutmaya çalışmak isteyebilir. Sakın korkunuza yenik düşüp "Ananızikiiimmm" diye bir ses çıkarmayın. İlişki biter bak söyliyim.

İŞLERİNİZİ EVE GETİRMEYİN

Mesleğe göre değişiklik göstermekle birlikte genel olarak denileni yapın ve eve iş getirmeyin. Mesela, genelevde çalışan bi partneriniz olursa sıçtınız. Ya da partneriniz pilotsa falan, o da sakat, bi bakarsın uçak var salonda.

ACILARINIZI UNUTMALISINIZ

Kötü bi çocukluk geçirmiş olabilirsiniz, bağsurunuz olabilir, gazınız vardır, insanlık hali.. Ama karşınızdakiyle bunları mümkün olduğunca az paylaşın, ilişki seviyesizleşebilir.

MÜKEMMELİ ARAMAYI BIRAKIN

"Ben bundan ayrılsam daha ne hatunlar, ya da ne erkekler bulurum" diye düşünmeyin, "Ulan ozaman neden bununla 2 yıldır çıkıyosun dallama!" diye sorarlar.

Not: 20 sır (Hürriyet Gazetesi) , meali (kadayifchi)

17:06

WeakDays

|

Her zaman yeni bir başlangıçtır pazartesi
Salı bilirsin başa dönemeyeceğini
Çarşamba günü geldi mi
İnsan bir denizin ortasında yelkenlisiyle hisseder kendini
Aman iskeleye çek gemini perşembeleri
Unutabilirsin karanın güzelliklerini
Cumadır en umut vadedeni
Bırakmışsındır hafta başındaki hayalleri
Planlarsın haftasonunu kabullenerek gerçekleri
Dışarı çıkmassan olmaz cumartesi
Aman Allahım, bugün pazar, haftanın sonu geldi
Düşünür insan hafta boyunca neleri düşünüp nelerin gerçekleşmediğini

16:38

Pazar Pazarı

|

Bu ses de neyin nesi? Alarm mı yoksa telefonum mu çalıyo? Sağdaki tuş susturuyodu galiba, du gözlerimi açıp bakiym da biri arıyosa ayıp olmasın, yanlışlıkla kapatmiim.

Kaç kere erteledim acaba bu sabah şu telefonun alarmını. Demin biriyle konuştum mu? Kim aramıştı hatırlamıyorum yaf. Neyse sonra arayanlara bakarım. Uyumaya devam ediym en iyisi. Neden alarmı kurmuşum ki. Bu saatte uyanmama gerek yoktu.

Off, sıkıldım bu alarmdam. Uyansam da kurtulsam şu sesi duymaktan. Hiç kurmasaydım kesin bi saat erken uyanırdım. Duydukça bu sesi inadına uyuyorum.

Hassiktir! Saat 2 olmuş. Ulan bi kere de 2'de uyandım diye gurur duyabilsem. Hep kötü hissettiriyo geç uyanmak. Önce uyansaydım nolucaktı ki halbuki. Saatin 2 olduğunu görüp yine "Hassiktir! Saat 2 olmuş." diycektim. Belki artı olarak karnım tok olucaktı şimdi. Duş almayı da ertelerdim kesin, yine bu saatte duş almamış olurdum.

Dur gidiym de poğça felan aliym, şimdi 2 saat kahvaltı hazırlayamıycam. Akşama güzel bişiler yerim.

Geç kalkınca da gün ne çabuk bitiyo. Saat 6 olmuş bile. Farkına varmadım valla, internete takılıp kalmışım. Naaptım ki internette bu saate kadar.

Akşam ne yesem? İnternetten bişiler sölerim, şimdi bişiler hazırlayamıycam. Bi film de patlatırım. Ooohh...

TV'de de bişi yok. İnsan pazar akşamı güzel bişiler koyar yaf. Pazar günü kasvetli diye bana mı öyle geliyo yoksa. Ne yapsam zevkli gelmiyo zaten bugün. Nasıl bişi bu pazar ya, en güzel günlerden biri olması lazım diil mi? Pazartesinin yeni bir başlangıca zorlama hissi yok, Salı ve Çarşamba'nın anlamsızlığından da iyi olması lazım. Perşembe'nin yazılışı güzel en azından, özgürlüğe az kaldı gibi hissedebiliyosun. Cuma-Cumartesi çekişir, 2'sini çok fazla ayıramam. Cumartesi'nin keyfini çıkarabilmem için Cuma'yı iyice bi yaşamam lazım. Ama bu Pazar'da tıkanıyorum. Bişiler eksik ama..

Yatıyim en iyisi, bu boş pazar da bitsin de gelecek pazar yapmıycaklarımı beklemeye başlıyim.

16:26

Haksızlık

|

Mutlu olduğumu düşündüğümde
Haksızlık ediyorum geçmişime
Unutuyorum mutlu olmamda
Eskinin de emeği olduğunu

Kadere övgüler yağdırıyorum
Ondan önce yaşadıklarım bir hiçmişçesine
Reddediyorum kötü anıları
Şimdiyi anlayabilmemi sağlayan anları

Ama içten içe biliyorum ki
Kaçamayacağım geçmişimden
Mutlu olduğumu düşündüğüm an
Eski yansıyacak, yeni bulanıklaşacak
Her yeniyle karşılaştığımda
Düşünmeye başlayacağım bir gün eskiyeceğini
Ve yine ona haksızlık edeceğimi

16:18

Yeniden

|

Bebek olmak istiyorum yeniden
Yeniden emeklemek
Yürümeyi, konuşmayı baştan öğrenmek
Sadece hecelerle bile insanları mutlu edebildiğimi görmek
Bir oyundan ibaret olması hayatımın
Kazanmayı düşünmeden bu oyunu bitirebilmek
Hayatımdan geçen sayılı günlerimde gördüklerimi kendi dilime çevirerek
Son ne demek bilmeden
Mışıl mışıl uyumak

16:13

Yalnızlık

|

Doğunca bize zorla verilen yalnızlık
Bir türlü bırakmıyor peşimizi, onu bir başkası alana kadar
Mutsuz ediyor zaman zaman
Kandırıyor kurtulduk ondan diye ara sıra
Ama doğmuşuz bir kere öyle
Kolay mı doğanı reddetmek
Tamam bitti demek için
Zamanın da bitmesi gerek

00:30

Neden?

|

içiyorum sıkıldıkça, uykum gelmedikçe, muhabbet gittikçe de gitmedikçe de
içiyorum sevip de terkedilince, ilişkim bitince, aranıp sorulmayınca
içiyorum maç izleyince, takımım gol yiyince, milli takım tur atlayınca
içiyorum bara gidince, bardan gelince, evde, arkadaşta, sokakta
nedensiz içmek istiyorum ama bir türlü bulamıyorum o nedensizliği
hep bir neden çıkıyor içmek için karşıma

yaşıyorum sıkılsam da sıkılmasam da, uykum gelse de gelmese de, muhabbet gitse de gitmese de
yaşıyorum sevsem de sevmesem de, ilişkim bitse de, aranıp sorulmasam da
yaşıyorum maç izlemesem de, takımım gol yese de, milli takım tur atlamasa da
yaşıyorum bara gitmesem de, dönmesem de, orda, burda, şurda
nedensiz yaşamak istiyorum ama bir türlü yaşayamıyorum nedensizce
hep birileri çıkıyor nedensizce yaşamamı engellemek için karşıma

diyeceğim şudur ki, içmek için bulduğum onca neden
yaşamak için aramadığım ama beni allak bullak eden
iki eylemde de kullandığımız şey beden
güzeldir içmek yaşamanın nedenini düşünmeden
şampuan deyip satarsın koyarsan şoldırsın önüne bir heden

14:40

"Mani" Talks: Hitler

|

Koymuş orduya bi dolu eğitilmiş itler
Ara sıra yaşıyor özel hayatında her büyük lider gibi gelgitler
Bıyığına gelmesin zeval, dadanmasın bitler
Polonyalı, Avusturyalı demez çitlembik gibi çitler
Tanrım! Neredeyim ben? Havada uçuşuyor Wunderbar'lar Nicht'ler
Konuşmaya başladı mı hiç susmaz a.q., kitler
Anne, anne! Akşama bize gelicekmiş Bired Pitler
Nam-ı diğer Führer
Hayl Hitler!!!

  • Binali Yıldırım "Dinlenme" Tesisleri
  • Doğan görünümlü Mehmet Ali Şahin
  • Kemal Unakıtan'la Eskişehirsporculuk oynamak
  • Bitirme Projesi; Yazan: R.T.E., Konu: Davos
  • Münütüyle ünlü şehrimiz Van
  • Einer minuten!! Entschuldigung!!
  • Un minuto!! Lo siento!!
  • Yımışak uçluyum ama uysal koyun da yerim
  • Önce yumuşak başlıyiim, aslında bi oturuşta bi uysal koyun bile yerim
  • Siz öldürmeyin iyi birisiniz.
  • Davos menim üçün bitmiştir.
  • Davos benim için bitmiştir, çıkabilirsiniz.
  • Abdurrahman Dilipak önderliğindeki "Siz eskiden grup seks yapıp ensenst ilişkiye giren lolita" takımı
  • Derin devlet, lem yelit velem yület
  • Benim meskenim, Mençıstır mençıs
  • Sexomanyak, Çağan Irmak'ın Issız Adamıyak
  • Bağ-surdan emekli
  • Parla mento? Si..
  • Van münüüüt, vaaan münüüüüüüüüt, aaa yuuu rediiiii i i i i i
  • St. Yıldırım Kilisesi
  • Alo-veralı telefon

02:39

Benjamin Button

|

Film: The Curious Case of Benjamin Button (Benjamin Button'ın Tuhaf Hikayesi)
Yapım: 2008 (ABD)
Yönetmen: David Fincher
Senaryo: Eric Roth
Tür: Dram, Fantastik, Romantik
Oynayanlar: Brad Pitt(Benjamin Button), Cate Blanchett(Daisy), Julia Ormond(Caroline), Tilda Swinton(Elizabeth Abbott), Taraji P. Henson(Queenie), Jason Flemyng(Thomas Button), Jared Harris(Captain Mike), Peter Donald Badalamenti(Benjamin 1928-1931), Robert Towers(Benjamin 1932-1934), Tom Everett (Benjamin 1935-1937)
Süre: 166 dk.

"You never know what's coming for you."

Benjamin, 1.Dünya Savaşı'nın bittiği günde dünyaya gelir. Doğum sırasında Benjamin'in annesi hakkın rahmetine kavuşur ve babası bebeğe bakar bakmaz içinden "Ulan gül gibi karı bunun için mi gitti" deyip dışarı koşuşturmaya başlar. Koşar, koşar, koşar.. Bebeği bir yaşlılar evinin önüne 18 dolarla birlikte bırakır,kaçar ve o evde çalışan sevgi dolu Queenie merdivendeki bebeği görür, içeri alır. (Bir zamanlar Galatasaray'ın da kalesini koruyan Hayrettin'i hatırlatır bana. Ne gelse içeri alırdı valla..)

Bebeğin her tarafı kırışıklar içindedir. Sanki yeni doğmuş değil de ölmekte olan birinin görüntüsüne sahiptir. Benjamin'in kısa süre sonra öleceği beklenirken yaşar, yaşar, yaşar, ölmek bilmez. Utanmaz Benjamin, bir de yaşlıların içinde gençleşmeye başlar. Meğer bizim Benjamin, anti-ageingin tribün lideridir.

Daisy, ananesi vasıtasıyla bu yaşlılar evine gelip gitmeye başlar. Benjamin, Daisy'ye filmin başından beri gazlıdır. Eleman kart gözüküyo ama e tabi ne bilsin elalem, Benjamin'in içi çocuk hala. Çok yaklaşamaz Daisy'ye başlarda. (Hüseyin Üzmez de bir Benjamin Button mıydı acaba, boşuna mı aldık günahını)

Benjamin 17 yaşına geldiğinde artık ben oldum der ve evi terkeder, onu milli yapan denizci abisinin komutası altında denizlere açılır. Denizlerde türlü türlü maceralar yaşar. O liman senin bu liman benim gezer, Rusya'da zina yapar, Abd savaşa girdiği için 2.Dünya Savaşı'na katılmış sayılır. Ama tilkinin dönüp dolaşacağı yer yine kürkçü tükkanıdır. Savaşta, denizaltıyla yaptıkları çarpışmadan sonra yusuf yusuf olur ve evine döner.

Benjamin bunları yaşarken, Daisy de bale sektöründe CEO olmuştur. Orda burda raks eder durur. Bir gün yaşlılar evini ziyarete gelir, Benjamin'le karşılaşır, bakmış Benjamin gençleşmiş yine. "Ulan Brad Pitt gibi çocuk he" diye düşünür, bilmez ki Brad Pitt'in ta kendisi.. Daisy, Benjamin'le de raks etmek ister ama Benjamin'in delikanlılığı tutar.

Tanrı'nın sopası yok ki denecek bi durum oluşur. Daisy tam kariyerinin zirvesindeyken "gel sen Daisy'e araba çarp, sonra meslek hayatı bit, dansedemeyecek duruma gel" olur.. İyice azıtmıştı zaten Daisy de, belliydi başına bişi geleceği diye düşünür insanlar..

Bu arada Benjamin'in babası Ahiret'e yaklaştıkça Hak yolunu bulur, Benjamin'e yaltaklanmaya başlar. Oğluyla zaman geçirmek ister, inceden ayarı verir. Benjamin'e gerçeği söyler, 2-3 güne kalmaz ölür ve mirasını da Benjamin'e bırakır.

Benjamin ölümüne gençleşmeye devam eder. İçindeki Daisy gazı hala bitmemiştir. Daisy de ona boş değildir. Sonunda bunlar beraber olmaya başlarlar. Ev tutarlar, Bohem bi hayat benimserler, bir de arada gavur tohumu bırakırlar.

Benjamin, çocuğu büyüdükçe farkeder ki, bu çocuk lise çağındayken bu da o yaşlarda olacak, babaya saygı falan kalmayacak,.. Benjamin düşünür taşınır, evi terkeder. Hindistan'da çapulcu bi hayat benimser kendisine. Daisy de durumu kabullenir, Benjamin'in üstüne yaptığı han, hamamla mutlu mesut geçinir, yeni biriyle evlenir.

Bir gün Benjamin ansızın çıkagelir. Daisy gelmiş 40-50lerine, Benjamin olmuş yımırta gibi çocuk.. Affetmez tabi Daisy.. Eski anıları yadederler..

Benjamin yavaş yavaş gençleşirken iyidir de, çocuklaşmaya başlaması kötü oluverir. Yaşlılar evinden gelen bir haber sonrasında Daisy oraya gider ve bunamış bir çocukla karşılaşır. Bu çocuk, Benjamin Button'ın ta kendisidir. Filmin başlangıcında hikayenin başlamasını sağlayan günlük, bu sırada Daisy'e verilir. Benjamin'in son günlerinde Daisy ona annelik yapar ve sonunda Benjamin mışıl mışıl ölür.

Kızları Caroline, günlüğü annesine okuduktan sonra, Daisy de artık aramızda değildir.

F. Scott Fitzgerald'ın 1920'lerde yazdığı romanının bir uyarlaması olan bu film hakkaten tuhaftır, izlenir..

Subscribe