22:51

Gök

|

insan kendini kolay kandırır
zor uyandırır
uçar aynı yükseklikte
yükseklik korkusundan
ya da daha fazla alçaklaşmamak için
gözleri açıkken rüya göremez diye düşünür
gördüğü kabuslarda gözlerini kapattığından belki de
yön bilir ama kaybolur
birinin onu bulmasını ister hep
halbuki hiç bir ipucu bırakmamıştır arkasında
ayıkken düş kurup o kadar yüksekte kaybolmamak zordur tabi
ama en azından karabasan orada ona bulaşamaz
buna inanırsa
bulutlar yardım eder ona
Tanrı'yı daha iyi anlayabilmesi için
onun seviyesine çıkartır
böylece
huzurunda bir densizlik etmemiş olur
ve artık düşünebilir
bir sonraki Tanrı olmayı..

22:08

Kitap: Filin Yolculuğu

|

16. yüzyılda geçen hikâyede Portekiz Kralı 3.Don Juan, Süleyman adlı filini Avusturya Arşidükü Maximilian’a hediye etmek ister. Bunun üzerine Süleyman, bakıcısı Subhro, içlerinde muhafızların ve bir kervanda bulunması gereken her türlü insanın olduğu bir grup ile yolculuklarına başlarlar.

Portekiz'de başlayıp Castilla'yı, İtalya'yı, Alpleri de içeren ve Avusturya'da sonlanan basit bir yolculuk hikâyesi, Nobel ödüllü Jose Saramago'nun eleştrisel, alaycı ve neşeli anlatımıyla, bir hikâyenin anlatılma şeklinin hikâyeden önemli olduğu fikrini pekiştirerek eğlenceli bir "198 sayfa"ya dönüşmüştür.

-Ayşe, kulin kölen oliym yapma!
-Ooo, hadi ıslatmak lazım bu haberi, bugün hepimiz özcandeniz..
-Siz ferda anıl yarkını mısınız? Sadece yarkınlarını içeri alabiliyoruz, kusura bakmayın.
-Radyoda cant reklamı cingılı: Evribadi cant cant cant!
-Şeritının kestiği parmak acımaz.
-Yeni transfere karpuz muamelesi: Bakalım iyi çıkacak mı?
-Radyoda teleskop reklamı cingılı: Teleskoop koop koop!
-Ö ö özgü. Özgü nam al.
-Halit ergenç bana dönecek!

Galatasaray'ın 2009/10 sezonunda giyeceği formalar tanıtıldı. Adidas, klasik parçalı ve beyaz formanın dışında bir de mor forma yaparak "impossible"ın "nothing" olduğunu gösterdi. Frank Rijkaard, bu forma için; "Mor forma, rakiplerimizin kafasını karıştıracaktır. Bunu avantaj olarak kullanacağız." derken Milan Baros; "Sahada 11 kaleci varmış gibi görüneceğiz" yorumunu yaptı. Bu sezon takımdaki rütbesi yükseltilen kaptan Arda Turan ise "Tabii ki hep tercihimiz parçalı sarı-kırmızı formadan yana. Ama bu formayla da başarılar kazanacağız. Önemli olan forma değil, sahada kazanmak" dedi.

1990'lardaki Türk takımlarının formalarındakine benzer "Türk Telekom" yazısıyla eskileşen yeni forma, Galatasaray'dan çok Anderlecht'i anımsatsa da önemli olan Arda'nın da dediği gibi başarılı olmak.

Yeni sezonda mor formadan en çok faydalanacak olan kesim ise spor basını. Şimdiden bazı manşetler hazır bile..

Mi amor Cimbom

Moraller sıfır

Aslan metamorfoz geçirdi

Morinyo gelse kurtaramaz

Forması mor, yenmesi zor (pek öyle olmayacak gibi ama)

Film: How to Lose Friends&Alienate People (Dost Kazığı)

Yönetmen: Robert B. Weide
Senaryo: Peter Straughan, Toby Young (kitap)
Tür: Komedi/Romantik
Yapım: 2008, İngiltere
Süre: 110 dk.
Oyuncular: Simon Pegg (Sidney Young), Kirsten Dunst (Alison Olsen), Danny Huston (Lawrence Maddox), Gillian Anderson (Eleanor Johnson), Megan Fox (Sophie Maes), Jeff Bridges (Clayton Harding)

Sidney, İngiltere'de ufak çaplı bir dergide çalışan, İngiliz kibirliliğine sahip, eğitimli, sıradışı bir muhabirdir. Sidney'in tarzını kendisinin gençlik yıllarındakiyle özdeşleştiren, Amerika'nın ünlü dergisi Sharps'ın sahibi Clayton Sidney'e New York'ta Sharps adına çalışması için bir teklifte bulunur. Bu teklif, kendisini o ışıltılı dünyanın içinde görmek istediğini düşünen Sidney için kaçırılmaması gereken bir fırsattır.
Özellikle sonlara doğru klasik romantik&komedi tarzından çok uzaklaşamamış olsa da 110 dk. boyunca sıkılmadan izlenebilecek bir filmdir.

Sevgi, saygı bi yere kadar
Ondan sonra her yaptığı gözüne batar
Aman sakın yapma rötar
Yenisini bul, gücüne güç katar
Dikkat et olmasın bu seferki Tatar
İş yapmaz bütün gün evde yatar..

İngiltere’de parasal karşılığı olmayan değerlere fiyat biçildi. 1000 kişiyle yapılan araştırmada en değerli mutluluk kaynağı 458 bin TL ile sağlık oldu. (http://www.ntvmsnbc.com/id/24983877/)
-Sağlam bir ilişkinin değeri yaklaşık 394 bin TL,
-Barışçı ve güvenli bir ülkede yaşamak 329,5 bin TL,
-Çocuk sahibi olmak 314,5 bin TL,
-Aileyle zaman geçirmek 280 bin TL,
-Gülmek 275 bin TL
-Cinsel ilişki 268 bin TL
-Tatile gitmek 233,5 bin TL
-Huzurlu olmak 228,5 bin TL
-Dostlarla zaman geçirmek yaklaşık 161 bin TL
-Kitap okumak yaklaşık 137 bin TL'lik mutluluk verirken, bunları sinemaya gitmek ve iş yerinde mutluluk izledi.

Kadayıf sizin için Türkiye'de parasal karşılığı olmayan değerleri belirledi. Araştırmaya göre ilginç sonuçlar ortaya çıktı.

-Yazın ayakta metrobüsle karşıya geçerken terlemek
-Yeni bir eve taşınırken elektrik, su ve doğalgazı açtırmak
-Halı sahada 10 dk. kaleye geçmek
-Yürürken ayakkabına sakız yapışması
-Örovizyona gidecek şarkının her yerde çalması
-Göbek adının iğrenç bir isim olması ve herkesin sana öyle seslenmesi
-Akraba ziyaretlerinde önceleri "sen bizim çocuğumuz ol"; yaş ilerledikçe de "koca adam" veya "koca kız" olmuşsun muhabbetlerine maruz kalmak (Bu veri belli bir yaş grubu için geçerlidir.)
-Dolmuşta kuruş hesabı yapılması ve para üstünün verilmemesi
-Cami çıkışı ayakkabının çalınması
-Tuvaletinin çok gelmesi sonucu girilen pis tuvalette klozet kapağına döşenecek tuvalet kağıdının kalmadığını farketmek
-Atletli Almancı görmek

21:16

Kayıp

|

Adımlarım daha küçük artık, git git bitmiyor
Ellerim daha minik, kavrayamıyorum zaman zaman
Bakışlarım daha ürkek, bulutları unutmuşum
İşitmek daha zor deniz kabuğundan çıkan sesi
Burnum eskisi gibi değil! Hafızamı bulandırıyor sadece
Eski tadım da yok zaten
Eskiden tek yapamayacağım şey uçmaktır diye düşünürdüm
Şimdiyse kanatlarım var ama uçmak istemiyorum

18:49

Özlü söz

|

"İnsanlar onlara ne söylediğinizi unutabilirler, insanlar onlara ne yaptığınızı unutabilirler ama insanlar onlara kendilerini nasıl hissettirdiğinizi asla unutmazlar."

Maya Angelou

17:59

Lovemark

|

Karşınızdaki insanı kendinize aşık etmenin 3 altın kuralı:

1)Gizem: Bütün vaatlerini açık eden bir ilişkinin ilginç bir tarafı yoktur.

ör:
-Biliyo musun aslında senle ilk buluşmamda amacım seni götürmekti ama sonra senden hoşlanmaya başladım.

(Vaat açık, sonuç tokat)

2)Duyular: Duygulara giden yol duyulardan geçer.

ör:
-Gel gel, allaaşkına kokla bi! Hadi be Arzu, bi kerecik!
-Manyak mısın Erol yaa, ne koklatıyosun .ötünü bana!!

(Duyuları iyi seçmeli)

3)Yakınlık: Karşındakine, onun arzuları ihtiyaca dönüşmeden bilecek kadar yakın olmalısın.

ör:
-Hayatım yaa, canım ne istedi biliyo musun?
-Ha ha haa... Tabi ki biliorum canım benim.. Seni o kadar iyi tanıyorum ki.
-A a! Neymiş o?
-Nasıl beğendin mi? Yeni çıkmış bunlar, boyutlarını kendin belirleyebiliyosun, üstelik bulututlu..
-Hayvan herif, al o vibratörü .ötüne sok!

(Ona yakın olduğunu düşündüğün an, bi de ona sor bakalım, o da sana yakın mı. Yakınlık derecesini iyi anla, iyi kavra, daha başından suyunu çıkarmaya gerek yok.)

"Tüketileni severim tüketenden ötürü."
Kadayifchi,2009

Havva'nın Adem'e yedirdiği o elma, günümüzde bize ne tüketeceğimizi söyleyen insanların, yani reklamcıların bilgisayarlarındaki logo.

Tüketim nedir? Tüketim, mal ve hizmetlerin ihtiyaçlarımızı karşılamak amacıyla kullanılmasıdır. Tüketim kelimesi Fransızca "consommation" kelimesinden gelir. Bu kelimenin anlamı; Bir şeyi zevk duyarak, haz alarak yapmaktır.

Kelimenin anlamından da anlaşılacağı üzere aslında "tüketicileştirenler"in işi fazla da zor değil. Tanımdan ve kelimenin kökünden yola çıkarsak yapmaları gereken ilk şey, ihtiyaçlarımızı belirlemek, ikincisi de bu ihtiyaçlarımızı haz alarak karşılamamızı sağlamak. Amaçlarını gerçekleştirebilecekleri mecralar da hızla artmakta. Büyük bir avantajları var ki o da şu; onlar da birer tüketici ve tüketiciyi anlamaları için daha fazla tüketiyorlar.

Sizce terzi kendi söküğünü dikemez mi?

20:54

Terbiye Cetveli

|





Barbie bebekler için "Öyle bebekler yapıyorlar ki uzun bacaklı falan..." diyen Cübbeli Ahmet Hoca'yı tahrik eden nesneler arasına kız çocuklarının oyuncakları da katıldı.

Newsweek Türkiye

Zonguldak'ın Ereğli ilçesi Belediye Başkanı Halil Posbıyık'ın iddiasına göre 2010'da Ereğli'de konser vermeyi düşünen merhum Michael Jackson'ın Posbıyık'a sorduğu soru.

Newsweek Türkiye

23:17

grey mile

|

22:57

jetty

|


00:43

Magazine News!

|

Ferhat Güzel'in, "Beggin"in çakması olan "Begüm" parçasını yorumlamasından sonra birçok "Begüm" isimli vatandaşın isimlerini değiştirme talebinde bulunmasından dolayı mahkeme kapılarında kuyruklar oluştu. Ferhat Güzel, konuyla ilgili yaptığı açıklamada; "Yani şimdi İbrahim Abi; "Letz get Ferhat in hiyırrr so teyk of ol yor kuloots" diye şarkı söyleseydi ben de mi ismimi değiştirecektim? ha?"" diyerek yeni bir polemik başlattı. . .

00:31

Magazine News!

|

Hong Konglu ünlü sinema yıldızı Sui Çen, formunu günde 5 litre su içerek koruduğunu belirtti. Hong Kong'ta kendisi için yaptırılan "Berhudar Ol" çeşmesinin açılışına katılan yıldız oyuncu; "Bu çeşmeden hepiniz su için, bu çeşme hepimiz için" diyerek bu sıcak yaz günlerinde sıvı tüketiminin önemine parmak bastı. . .

21:56

Break News!

|

Uçak kazasında Fetullah Gülen'lerin sayısının 1 olduğu açıklandı. . .

Putperestlik
Pohpohlama
Popülerizm

Pragmatizm

21:26

İhtiyat Heyeti

|

İnsanlar yaşlandıkça ihtiyat katsayısı da artar. Buna İhtiyarlamanın ihtiyatlaması denir. Olgunlaşmanın zirve yapmasından mıdır nedir "Olur olur", "Olsun", "Noolur noolmaz", "Oldu ya" gibi bol "ol"lu felsefeler, oluk oluk benliğimize yayılır. Hava 35 derecedir ama amcam halên "Akşamları serin oluyo" deyip Merserize Benz kazağını sırtından eksik etmez. Bi de ona eşlik eden kafileye de bu konuda engin tecrübelerini aktarır. (Aktarım hızı düşüktür ama sayfa açmaya yeter.) Sürekli havadan bahsetmek bir racondur. "Sabah serin oluyo", "akşam serin oluyo", "hava kapadı", "bu havada evden çıkılmaz", "Hava ymet yor madırı izliyo musun" gibi havalı cümleleri sık sık dile getirirler.

Biz de bi gün yaşlanıcaz tabi, unutmamak lazım..

23:21

Çağ

|

"Yaş" - "Yaş"am

Yukarıda ikisinin arasındaki tek fark, o telaffuz edemeyeceğim 2 harften ibaret gözükse de, hayat bu kadar maskulen değil tabi ki..

Yaşımız ilerledikçe fiziksel ve ruhani dünyamızda bir takım değişiklikler hissederiz. Bu dünya kutuplarda basık ekvatorda şişkin ise vay halimize; fiziksel dünyamız o kadar değişmiş ki, bünyede ruhani dünyaya yer kalmamış demektir.. Ya da bu dünya bir öküzün boynuzları tepesindeki bir tepsi ise, ruhani dünyamızda bir karışıklık vardır, acilen 112 "Bızır Acil"i veya "Vodafone'la Amerika'yı Kristof Kolomb'la aramanın 3 dakikası sadece 1 kontür" kampanyasına katılmalısınız ( Amman dikkat! Hindistan'ı aramayın yanlışlıkla, daha fazla yazıyor.)

Doğumumuzdan ölümümüze kadar sürekli çağ atlarız. Üstelik çağ atlamak için öyle "İstanbul'un fethi" ya da "Fransız Devrimi" gibi büyük olaylara da gerek yoktur.

Aklıma gelen ilk çağ, "ilkokul çağı"dır. 7 yaşına geliriz ve artık ebeveynlerim dışında başka bir eğitmen tarafından güdülmeye hazırızdır. 7 yıl boyunca öğretmenimiz olan, elimizi sıcak sudan soğuk suya sokturmayan ailemiz gider, yerini daha önce hiç görmediğimiz, belki de memesiz bir insan gelir. Üstelik o insanın senden başka bir sürü çocuğu daha vardır, hiç bir evladını birbirinden ayıramasın diye bir de aynı kıyafeti giydirirler hepsine.

Orta çağ, ortaokul yaşlarımızda (bizim zamanımızda ortaokul derdik tabi ama şimdi ilköğretimin son 3 yılı diyelim hadi) girmiş bulunduğumuz "blü çağı"dır. Kızlar bu çağa erkeklerden daha önce girerler, .ok var sanki. Herhalde erkeklerin bu çağa girmesini teşvik etme açısından böylesi daha hayırlı. Yoksa bize kalsa mutluyduk halimizden, yaşardık paşa paşa ergenleşmeden. (Paşa çayı içerdik hala ne güzel)

Yeni çağ, "evlilik çağı"dır. Artık olgunlaşmışızdır, okumuşuzdur, yazmışızdır, harçlık alamaz hale gelmişizdir, topluma, ailemize hayırlı birer evlat olmuşuzdur. Artık kendimize uygun eşi bulup Yeni çağı başlatmanın zamanıdır. Hakkaten herşey yenidir. Yaşadığınız ev, eşyalar, akrabalar, tek başına uyuyamayacağın yatağın..

En son bulunabileceğimiz çağ şu anlık "yakın çağ"dır. İhtiyarlayınca paso yakınmaya başlarız, millet de bize yakınır tabi. "Biz sizin yaşınızdayken" cümle başlangıcına karşılık "Aman be dede, amma geri kafalısın" yakınışlarına maruz kalırız.

Yıllar geçer, yaşam biter.

Uçajackson uçajackson
Havalara uçajackson
Ayaanı yerden kesçem senin
İt gibi dansedejackson
Astronot olmadan
Ayda yürüyejackson
Bir gram kilo almadan
Halâ ortaokuldaki elbiselerini giyejackson
Bu dünyaya siyah gelip
Beyaz gidejackson
deselerdi inanmazdım...

16:39

Plân

|

"Hayat, sen plânlar yapmakla meşgulken başına gelenlerdir" demiş zamanında John Lennon..
O demeyecek de kim diyecek böyle bir lafı tabi.. Kendimizi abimizle bir tutmadan, hangi kafalarda böyle şeyler ürettiğini fazla irdelemeden özümseyelim cümleyi. Özümserken de fazla abartmayalım ki plân yapmak bir sa"plan"tı haline gelmesin.

-Hacııı!! Geçen bi plân yaptım, yeme de yanında yat, içme de kanepesinde uyukla, .ıçma da kabız ol falan filan.. Ya aslında benim için önemli olan bu değil, şimdi bu plânımı uygularken yaşayacaklarım yeter bana. Hayat bu benim için a.q. Plân yapmak sadece aperatif benim için, ana yemeği bekliyorum halâ..

-Aga, geçen bi plân yaptım, biraz lapa olmuş ama fena değildi.

-Ben plân değil de krokiciyim. Hem daha kolay, elle çiziyon hemencecik, daha doğal, ölçek mölçek de yok, ölçüler kaşıkla bardakla.

-Bi planör aldım, artık benim yerime plânları o yapıyo. Tavsiye ederim.

Bu tarz monologlarla karşılaştığınızda; ki umarım karşılaşmassınız ki olasılık da pek düşük zaten; derhal müzikçalarınızda "bi dıls" şarkısı bulun ve dinlemeye başlayın; bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler deyin ve kafanızı liberalleştirin.

Subscribe